On yıl sonra Bursa...

A -
A +
“Acaba ben bir rüyamı yoksa bir hayalet mi görüyorum. Olamaz bu, o olamaz” diyorum!..
 
Biz de tayinimizi Balıkesir’e yaptırmıştık. O sağlık ocağı ve o insanlar hatıralarda kalmıştı.
10 yıl sonra Bursa Ulucami'de bir ikindi namazında camide ezanın bitmesini beklerken gözüme çarptı. Şaşırdım. Dönüp dönüp tekrar baktım. Sonunda yanlış “evet bu o” dedim.
Namaz bitince selam verirken o da beni gördü. O sakindi.
“Allah kabul etsin Aslan Bey dedi” gülümseyerek.
Kapıya doğru yürüyoruz ama ben hâlâ şaşkınlığımı üzerimden atmış değilim. O bendeki şaşkınlığı ve heyecanı anlamış olacak ki gülerek söze başlıyor.
-Beni burada görünce şaşırdın değil mi?
“Evet” anlamında başımı sallıyorum.
-Ama oluyor işte, diyerek gülüyor.
Birer çay içelim diyor çay bahçesinde. Hiç değişmemişsin filan derken kendini anlatmaya başlıyor.
-Size on yıl önce yaptıklarımı hatırlayınca ne kadar yanlış yaptığımı ve size ne kadar haksızlık ettiğimi şimdi daha iyi anlıyorum. Mahcup olmuş gibi yüzüne bakıyorum
“Aslan Bey o zaman benim kalbim ne kadar katı, gözlerim ne kadar körmüş, gerçeği nasıl olur da görememişim. Biliyorsun İnegöl’den ayrıldıktan sonra İstanbul’da büyük bir hastanede Genel Cerrahi ihtisası yaptım. Sonra burada Onkoloji Hastanesinde göreve başladım. Bizim bu hastane biliyorsun işte adı üstünde kanser hastanesi. Adı bile insanı ürkütmeye yetiyor.
Burada göreve başladıktan sonra çok hastalarla karşılaştım, çok değişik insanlar tanıdım.”
Acı acı gülüyor. Namaza başlama konusuna getiriyorum sohbeti:
-Burada göreve başladıktan iki yıl sonra benim bölüme iki hasta geldi. İkisi de erkek aynı yaşta hastalıkları da aynı, yani hemen hemen ikisinin de bütün özellikleri birbirini tutuyor. Yalnız farklı olarak bir durumları vardı, o da inanç ve maneviyatları. İkisini de muayene ettim, tahlil, film, biyopsi ve diğer gerekli ne varsa yapıldıktan sonra ikisine de kanser teşhisi koyduk. Her zaman yaptığım gibi hastalıklarını ve durumlarını anlatmak için ikisini de ayrı ayrı odama çağırdım.
Maneviyatı zayıf olan büyük merak ve korku içindeydi. Sonucu öğrenince âdeta yıkıldı ve geçmişçesine isyan etmeye başladı. Diğeri olayı “Allah'tan gelene ne denir; sabır” dedi. Bu iki hastayı aynı odaya aldırdım. Onların durumunu takip ederek karşılaştırmak istedim. Sonuç hayli şaşırtıcıydı!.. DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.