Bir av macerası...

A -
A +
“Kimse yok, sadece ikimiz gideceğiz. Ekmekleri fırından ben aldım. Sen nevaleye bak...”
 
Bir gün Kerim Ağa'nın kornası evin önünde öttü. Baktım Kerim Ağa. “Gelsene” dedim. “Kirve, Kar Boğazı'na ava gideceğiz hazırlığını yap, hemen” dedi. “Kimler var?” diye sordum. “Kimse yok, sadece ikimiz gideceğiz. Ekmekleri fırından aldım. Sen nevaleye bak” dedi...
Hanıma durumu anlatıp “her zamanki gibi hazırlık yap” dedim. Ben de av malzemelerimi, uyku tulumumu hazırladım. Bismillah deyip çıktık yola... 
Kar Boğazına vardığımızda vakit ikindi idi. Orada her zaman davarcılar oturur. Bizi Hasan adında bir davarcı buyur etti. Ava geldiğimizi, zamanında yukarı çıkmamız gerektiğini söyledik. “Ben de sizinle geleyim” dedi.
Yatacağımız ine iki yoldan çıkılır. Birinden ben asla çıkamam. Zira çok tehlikelidir. İkincisi tehlikesiz ama çok yalman, biz ikicisinden çıkıyoruz. Diklikten sonra ufak bir düzlük var. Oraya varınca Hasan “ben diğer taraftaki davarlara gidiyorum. Sabahleyin buluşuruz” dedi ve ayrıldı.
İnanır mısınız daha ine gitmek için-beş on adım atmadan bir rüzgâr çıktı ki tarif edilemez. Nerede ise bizi alıp aşağılara savuracak. Kendimizi ayakta zor tutuyoruz... İne yalman, sarp bir yerden gidiliyor ve inanın tutunacak bir taş bile yok. İne varmak bir tarafa, düşüp bir sakatlık çıkacak... Elli, yüz adım gittik mi, gitmedik mi, benim takatim kesildi: “Kirve, ben bu çantayı götüremeyeceğim” dedim.
O benden daha kuvvetli ve gençti. Çantayı aldı ama birkaç metre sonra o da pes etti sonunda: “Oraya bir yere bırak, ben sabahleyin gelir alırım” dedim. Artık ini bulmak için bir meçhule gidiyorduk. Zifiri karanlık oldu her yer. Elimde ancak önümüzü aydınlatan bir fener var şükür...
Bir müddet sonra “Kirve nereye gidiyoruz böyle? İnin önünde böyle bir kaya yoktu; yoksa Medetsiz'e mi çıkıyoruz?” dedim.
Kirve “Aşağımıza doğru şu feneri bir tut hele” dedi. Feneri tutunca, taa aşağılarda bir karartı göründü. “Eyvah Medetsiz'e çıkıyormuşuz meğer” dedi.
Şimdi aşağıya inmek de çok zor. Allahtan rüzgâr biraz hafifledi. Aşağıya, o gördüğümüz karartıya doğru inmeye başladık. Feneri aşağıya tutuyorum, önce Kerim Ağa iniyor, yanına varıyorum; tekrar bir hamle daha yapıyoruz. Yüreğimiz ağzımızda… Böylece kazasız belasız ine varabildik. Bu ine “Gıldır-Gıldır” ini denir. O kadar yorgunduk ki uyku tulumlarımızı açıp hemen yattık. Derin bir uykudayken Kerim Ağa “Kirve, kirve!” diye seslendi. Heyecanla uyandım. “Ne var ne oluyor?” dedim...  DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.