“Baba seni vurayım mı?!.”

A -
A +
 “Bazı yaralar vardır ki yeri bile kalmaz ama böyle bir yara derinden derine kanar durur...”
 
 
Ertesi gün pazar sabahı arkadaşları yine gelip “haydi yüzbaşım ava gidiyoruz” diye çağırırlar. Karısı "Yorgun değil misin” dese de "arkadaşları kırmak olmaz" der ve av elbiselerini giymek üzere öbür odaya geçerken 7-8 yaşındaki oğluna da
“Oğlum tüfeğimi getiriver” der.
Çocuk tüfeği alır ve odanın kapısında bekler. Babası tüfeği almak için gelirken çocuk “Baba seni vurayım mı?” der ve tetiğe dokunur. Akşam yorgunluktan veya ihmalden boşaltılmayan tüfek ateş alır ve rahmetli babasını göğsünden vurur.
Bütün ihtimamlara rağmen babacık vefat eder. Babasına bin güçlükle iletilen bu haber Otay ailesinin yıkımı olur. Bazı yaralar vardır ki yeri bile kalmaz ama böyle bir yara kapanmış görünse de derinden derine sızlar durur. Hiç unutmam bazı av soframızda derin bir ah çektiğini görürdük. Askerlikte bir kaide vardır: "Tüfek boş olsa da şahsa doğrultulmaz!"
Başka bir hatıra da kendimden... Kulüpte boş otururken ertesi gün ava gitmek niyeti ile boş kovanları dolduruyordum. Yanıma çenebaz bir arkadaş geldi. Hem konuşuyor hem de fişekleri dolduruyorum. Hepsini tamamladım ve fişekliğime koydum. Ertesi sabah erkenden daha evvelden öğrendiğim Amasya’ya pek uzak olmayan bir avlağa gittim... Kısa bir aramada köpek fermayı bastı. Aport dememle birlikte bir tavşan fırladı. Nişan alıp tetiğe dokundum. Tavşan rahatlıkla çekip gitti. Vuramadığımı zannedip fişeği değiştirdim. Çok geçmeden bir ferma daha. Aportla tavşan fırladı. Aynı minval üzere tavşan "selam" verip gitti... Fişeklikten bir fişek alıp açtım. Baktım ki saçma koymayı unutmuşum.
Bir diğeri, yine aynı… Üzülerek eve döndüm. Ertesi gün evde eşimle oturuyoruz. Eşim pencerenin önünde örgü örüyor. Aklıma tüfeği temizlemek geldi. Tüfeğin içine bakmadan pencereye doğru tutup tetiği çektim. Silah bir gümbürtü ile ateş almasın mı?
Tam eşimin başı hizasında dört milimetrelik camı parça parça etti. Büyük bir telaşla hanımın başına baktım çok şükür bir şey yoktu.
“Bu kadar yaşı boşa yaşamışım” diye kendime ne kadar kızdığımı o zaman görecektiniz.
Eşim vefat ettikten sonra Gülek’teki akrabalarımın kızı ile evlendim. Bu sırada Hasan Ağabeyimizin muhterem eşi vefat etti. Allah rahmet eylesin. Bir müddet sonra Tarsus’a naklettim. Burada beni kardeşleri gibi uğurlayan bütün arkadaşlarıma bu vesile ile teşekkür etmeyi borç biliyorum... 

             H. Hilmi Levent

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.