Fayda vermez pişmanlık!..

A -
A +
“Yıllardan beri içimde hiç küllenmeyen pişmanlık ateşi, beni her geçen gün yakıp kavuruyor...”   Ben, varlıklı sayılacak bir ailenin kızıydım. Yirmi yaşıma geldiğimde, annem babam yerine işlerimi kendime danışıyor, “zevkler ve renkler danışılmaz” diyerek, müstakbel eşimi kendim beğenmeye çalışıyordum. Evleneceğim kimsede aradığım özelliklerin içinde mal mülk, tahsil, ahlâk, ikinci hatta üçüncü plândaydı. Yakışıklı olması yeter de artardı bile... İşte böyle birini bulmuştum. Otelde çalışıyordu. Üstelik benimle ilgileniyor, her sözünü yaldızlı cümlelerle süslüyordu. İltifat dolu sözlerine ve mesajlarına kandım. Ailemin karşı çıkmasına rağmen, onunla evlendim. Evlilik heyecanı çok kısa sürdü. Sonra kurallarımızın karakterlerimizin birbiriyle çarpışması, iki farklı düşüncedeki kimse olarak birbirimizden kopmaya başladık. İşte insan o zaman anlıyor, hakiki kimliğe o zaman bürünüyor. Evliliğimin ilk on gününde eşimi tanıma fırsatı buldum. O kadar kötü muameleye maruz kaldım ki, kelimelerle tarif etmem imkânsız. Bir ay sonra, bana “gülüm” diyen diller, sövmeye, “seven” eller dövmeye başladı. Babamın evine de dönemiyordum. Çünkü babam bana küs idi. Ah o zavallı anneciğim, ciğerparesine ara sıra, para yardımı yapıyor, teselli ediyordu ama kendisi de her geçen gün hâlime bakıp mum gibi eriyordu. Eşim, bir gün babamın mağazasına giderek, “kızının mirasını bana vereceksin!” diye diretince, babam öfkesine engel olamayıp orada çıkartıp eşime iki el ateş ediyor ve oracıkta öldürüyor... İşte felâketler zincirinin ilk halkası boynuma geçmişti bile. Kocam mezara, babam hapishaneye gitmiş ben ve zavallı annem ikimiz de dul kalmıştık... Yaşadıklarına ve çektiği acıya dayanamayan babam, beş sene sonra hapishanede öldü. Ama ölmeden önce bütün mal varlığını “Çocuklara Yardım Vakfına” verdiği için annem de ben de beş parasız kalmıştık. Anneciğim, bu acıya ancak iki sene tahammül edebildi. Yüreğini dağlayan acıya dayanamayıp bu âlemden göçtü. Perişan ve kimsesiz bir hâlde kalakaldım. “Ne oldum değil ne olacağım demeli" sözünü hiç hatırdan çıkarmamalı. Şimdi, varlıklı bir ailenin evinde, çocuk bakıcılığı yapıyorum. Hayattan bıkmış ve çökmüş bir bedenle, perişan bir hayat sürüyorum. Gençliğin verdiği hevese kapılmayıp annemin babamın ve ailemizin tanıdığı bildiği insanlarla görüşüp konuşsaydım ailemin sözünden çıkmasaydım...              B.O.-İstanbul
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.