Ah büyük mecburiyet!

A -
A +
“Adamcağızın yanında bulunan üç dört yaşındaki kız çocuğu da dikkatimi çekmişti...”
 
O yıllar hastanelerin uzmanlık isimleri ismi şimdiki gibi güncellenmemişti. Örnek olarak Kadın Doğum Uzmanlığının adı “Nisaiye” idi. İç Hastalıkları Uzmanına “Dâhiliye Mütehassısı” deniliyordu. Genel Cerrahinin ismi de “Hariciye” idi.
Türk Edebiyatında Peyami Safa’nın “Dokuzuncu Hariciye Koğuşu” isimli eseri de meşhurdur.
Günümüzde birçok kelime değiştirildiği gibi tıbbi literatürde de birçok değişiklik yaşandı.
Ben o yıllarda genç bir Genel Cerrah olarak nöbetimdeydim. Hastanenin II. Hariciyesinin ilâç kokan sessiz koridorları, akşamın alaca karanlığıyla birlikte, feryat figan çınladığında, nöbetçi odamdan fırladım.
Acil bir hasta getirmişlerdi. Alışıktık bu feryatlara…
Bu feryatlardan çok gelen hastanın ne durumda olduğu bizi ilgilendiriyordu…
O yıllarda ne hastaneler bu kadar kalabalıktı ne biz sağlık çalışanları bu kadar donanımlıydık…
Sedyede yatan hanım, çektiği acıdan baygın bir vaziyette kıvranıyorken, sedyenin kenarında çırpınan genç adam edepli bir telaşla benden yardım bekliyordu.
Ona ilk sözüm;
“Elimizden gelen her şeyi yapacağız” demek oldu...
Adamcağızın yanında bulunan üç dört yaşındaki kız çocuğu da dikkatimden kaçmamıştı.
Çocuk, babasının telaşına ve annesinin baygın hâline bakarak tarifi yapılamaz bir korku içinde iç çeke çeke sessizce ağlıyordu.
Hemen talimatlar yağmaya başlandı. Hemşireler hasta sahibini teselli ederken, ben hastaya ilk müdahaleyi yapmıştım. Hastanın apandisiti patlamıştı, acil ameliyat edilmeliydi.
Her ne kadar eline çabuk biriysem de hastanın çok geç kaldığı belliydi. Babası ve yanındaki kızı ameliyathane dışında endişeyle beklerken, biz hastayla birlikte ameliyat odasına geçmiştik bile...
Maalesef, yaptığımız bütün müdahaleler sonuçsuz kalmış, genç anneyi kurtaramamıştık. Ameliyat masasında kalan genç anneye acımakla birlikte, genç adamın o yaşta küçük bir yetimle kalacağını düşündükçe kahroluyordum...
Ecel büyük mecburiyetti ve hepimizin bir gün bir vesileyle mutlaka tadacağı bir hakikatti… Ama bu acı sonucu hasta sahiplerine nasıl açıklayacaktık? Yapacak başka bir şeyimiz var mıydı? DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.