“Benim için ağlayan olmazdı ki!..”

A -
A +
 “Ölenler var mı bilemiyorum, tekerlekli sandalyede oturan bir yaşlı kadın gördüm...”
 
 
Öğretmenim, beni Başhekime teslim ettikten sonra ameliyatı bekledi mi, yoksa Tokat’a hemen geri döndü mü orasını hatırlamıyorum. Ama Ankara’da yine Tokat’taki gibi bir operasyon geçirdim. Yine aynı yerden… Göğüs ile gırtlak arasındaki bölgeden.
Yine iki üç hafta kadar tedavim pansuman ve kontrol üzere devam etti…
Bu bekleyiş süresinde tabii çocukluğun verdiği çeviklikle hastane koridorlarında ceylan gibi sekiyordum.
Hemşiresi, hastabakıcısı hatta kimi doktorlar bile artık beni tanıyordu. Yetiştirme yurdundan geldiğim için de doğrusu benim bu serbest hareketimi kısıtlamaya yönelik herhangi bir engellemede bulunmuyorlardı…
Yine böylesi günlerden birinde koğuşta geziyordum… Bir trafik kazası olmuş ve hastaneye acil yaralılar falan gelmişti. Ortalık ana baba günü olurdu böylesi durumlarda…
Çok ağır yaralılar varmış. Ölenler var mı bilemiyorum… Derken tekerlekli sandalyede oturmakta olan bir yaşlı kadın gördüm… Kazazedelerden birinin annesiymiş… Yanına yaklaştım:
-Geçmiş olsun teyze.
-Sağ ol çocuğum.
-Kaza geçiren yakınlarınızın durumu nasıl?
Ben bu soruyu çocukça bir rahatlıkla sordum ama teyzenin gözlerinden damlalar dökülmeye başladı. Susuyordu… Konuşamıyordu… Oğlunun kaybettiğini söyleyemiyordu… “O öldü” diyemiyordu… İç çeke çeke ağladı…
Ben de onun gözü yaşlı çehresinde kendi annemi hayal ettim. Acaba benim annem de benim için ağlar mıydı?
Ben ölsem benim için ağlayan olmazdı ki… Çünkü benim kimsem yoktu ki…
Ne enteresan duygu bu, bir bilseniz… O yalnızlığınız ve kimsesizliğiniz en olmadık anda bile her bir vesileyle gelip karşınıza çıkıveriyordu…
Ankara’da tedavim tamamlanınca tekrar Tokat’a döndük… Okulların kapanmasına bir iki gün vardı… Hatta ertesi sabah okula gittiğimde karne günüydü…
Ben ikinci dönem doğru dürüst okula gitmemiştim. Sınıf arkadaşlarım yüzümü bile unutmuş olmalıydı… Ve en acısı da sınıfta kalmış olmalıydım.

Çünkü hele de ikinci yarıyıl hiçbir derste bulunamamıştım… Ama yine de bir ümit karne günü okula gittim… Zaten ders yoktu. İlk derste karneler dağıtılacak ve herkes tatile girecekti… Ben ise zaten yurtta kalacağımdan tatilin de benim için bir anlamı yoktu… Yetimlik böyle bir şeydi... DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.