“Gelirken de ağlamıştın!..”

A -
A +
 "Göreceksin Hâkime Hanım da giderken ağlayacak ama dönerken de ağlayacak" dedi...
 
 
Eşim Hakkâri’ye gitmek için toparlanırken benim Maden'deki kaymakamlık görevim devam ediyordu. O arada, bir gün Ergani ilçesine gittiğimde Kaymakamlığa vekalet eden ve daha önce Hakkâri’de görev yapan Üsteğmen’in anlattıklarını dinlemeye devam ediyordum:
-Şemdinli'de iki yıl kaldık. İki yıllık süre içinde sıkıntılı günlerimiz de oldu. Karlı kışlı günlerde oldukça üşüdük. Ama iki yılı iyi kötü geçirmiştik. İki yıl sonra tayinim buraya çıkınca eşim üzüldü, “burada kalsaydık daha iyiydi, gittikçe buraya alışmıştım” dedi. Duygulanmıştı. Ben de “ama gelirken ağlamıştın. Daha iyi ya İstanbul’a biraz daha yakın yere gidiyoruz” dedim...
Ben eşyayı toplarken bir ara eşimin ortadan kaybolduğunu fark ettim. Aradım, bulamadım. Yatak odasının kapısının kapalı olduğunu gördüm.
Kapıyı açmaya çalıştım. “Hayır girme kapıyı kilitlerim” dedi. “Ne yapıyorsun orada?” dedim. Kapıyı açması için bir hayli ısrar ettim. Kapıyı açtığında gözyaşlarını siliyordu. “Sen ağlamak için mi bu odaya kapandın” dedim. “Ne yapayım senin yanında ağlamak istemedim. Nasılsa dalga geçip bana gülecektin, gelirken de ağladın, giderken de ağlıyorsun” diyeceksin dedi.
Yani kısacası Kaymakam Bey, Hakkâri ve çevresi öyle bir yer ki, giderken de insan ağlıyor, dönerken de ağlıyor. Göreceksin siz de öyle olacaksınız. Hâkime Hanım da giderken ağlayacak ama dönerken de ağlayacak, dedi...
Sonra Hakkâri hakkında bilgiler verdi. Eşyalarımı 1 Mayıs günü kamyona yükledik. Kamyon Hakkâri’ye doğru yola çıktı. Biz de ailece bizim köylü Hasan Hüseyin adlı arkadaşımın Murat 124 marka arabasına binerek kamyonun peşinden Hakkâri’ye doğru yol aldık... Yolculuğumuz güzel geçiyordu. Zaman zaman mola vermekle birlikte genellikle hızla yola devam ediyorduk. Elâzığ, Bingöl, Muş'u geçtikten sonra Van'a geldik. Van'da akşam yemeği yedik. Gece saat 21.00'de Van'dan Hakkâri’ye hareket ettik... Başkale ilçesini geçtikten sonra saat 04.00'e doğru Zap Vadisi'nde yavaş yavaş ilerliyorduk. Eşim, kayınvalidem ve çocuğum arkada uyuyorlardı. Bir ara ben de dalmışım. Gözümü açtığım da Hasan Hüseyin'in direksiyon üzerine kapandığını, onun da uyuduğunu gördüm. Öyle zannediyorum ki tam o uyurken ben uyanmıştım. "Hasan Hüseyin uyuyorsun! Bak, Zap'a uçacağız!" dedim.
Hasan Hüseyin büyük bir telaşla uyandı ve direksiyona yeniden sımsıkı sarıldı. DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.