“Ben bittim gardaşım, ölüyorum!..”

A -
A +
“Onun gardaşı olma şerefine nail olduğum aynı havayı soluduğum için kendimi şanslı hissettim...”   Emekli olduktan sonra Kütahya’dan Erzurum’a memleketine göç eden arkadaşımın kanser olduğunu öğrenince o kadar üzülmüş ve ağlamaya başlamıştım ki telefonun öbür ucunda ölümü bekleyen arkadaşım kendini bırakmış beni sakinleştirmeye çalışıyordu... -Sana takdiriilahi diyorum. Hüküm büyük yerden dostum. Bu büyük mecburiyet! Hepimiz çaresiz boyun eğeceğiz bu hükme. Ölümden kaçıp kurtulan var mı ki ben kurtulacağım? Ölmeseydi Peygamber Efendimiz ölmezdi... Bırak bu gözyaşlarını ağlamak faydasız...” Günlerce haftalarca beni boğan sıkıntıların sebebi demek ki buymuş. Bayram beş vakit namazını kılan, ihlaslı, metanet sahibi birisiydi. Pek yakında öleceğini ölüm meleğinin geleceğini bile bile her şeyi soğukkanlılıkla karşılayabiliyordu. Onun “gardaşı” olma şerefine nail olduğum aynı havayı soluduğum için kendimi şanslı hissettim. Telefonda Bayram ile vedalaşmam helalleşmem bayağı zor oldu. Telefonu kapatır kapatmaz apar topar arabama atlayıp Erzurum’a yola çıktım. Erzurum ile Kütahya arası on saatlik yol. Bu uzun yolu nasıl katettiğimi kaç trafik cezası aldığımı kaç kural hatası yapıp kendimin ve başkalarının hayatlarını tehlikeye attığımı inanın bilmiyorum. Maceralı yorucu bir yolculuktan sonra Erzurum Devlet Hastanesine ulaştım. Amma geç kalmıştım. Gece üç sıralarında gardaşım, arkadaşım Bayram, Hakkın rahmetine kavuşmuştu. İşte o an ben de öldüm bittim âdeta. Damarlarımdaki bütün kanın çekildiğini hissettim. Kalbim bir yanardağ gibi yanıyor gözlerim sağanak olmuş akıyordu âdeta. Oğlu eşi beni sakinleştirmeye çalışıyordu. Hem de o en acılı günlerinde… Sabah olunca hastaneden Bayram’ı alıp öğle namazını müteakip kara toprağa verdik. Onunla birlikte ben de kendimi sanki toprağa girmiş gibi hissettim. Kolum kanadım kırılmış, sol yanımda sanki büyük bir göçük oluşmuştu. Bu göçüğün altından nasıl kalkacağımı ise bilmiyordum bilemiyordum... Bayram’ın ölümünün üzerinden yaklaşık bir yıl geçti ama onun, hâlâ bana telefonda söylediği sözler kulağımda yankılanıp duruyor... Rüyalarımda Bayram’ı görüyorum, kâbuslarla uyanıyorum. Onun yokluğuna alışmaya çalışıyorum... “Ben bittim ölüyorum gardaşım ölüyorum hakkını helal et!” Bu sözleri unutmak o denli zor ki… Ölünceye kadar kulaklarımda çınlayacak: “Ölüyorum gardaşım…”          Şahin Ertürk-Kütahya
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.