Her şey o isimle başladı...

A -
A +
“Biz bir canız… Biz bir kanız… Bizi bizden koparmaya çalışanların oyununa gelmeyelim...”
 
Her şey lise öğretmenimin, “rahmetli Necip Fazıl Kısakürek farklı bir şairdir” demesiyle başladı. “Sultân-üş Şuarâ’dır” (Şairler Sultanı) demesiyle başladı.
"Çile" kitabını aldım şairlerin sultanının... En arka sayfasında Abdülhakîm Arvâsî hazretlerinin fotoğrafını gördüm. İçimiz ısıtan Arvâsî kelimesi aklımda kalmıştı o yıllarda. Yıllar sonra üniversitede Seyyid Ahmet Arvâsî Bey'in kitaplarını bu Arvâsî kelimesini görünce aldım. 3 cilt “Türk İslam Ülküsü” serisi. Böylelikle milliyetçi bir kimlik ve karakter kazandım. Fakat camilere gittikçe rükûdan doğrulurken ellerini omuz hizasına kaldıran ve ben sola selam verirken göz göze geldiğimiz cami cemaatine de yüksek muhabbet besledim. Sebebini bilmiyorum ama bana her zaman çok kibar ve asil geldiler.
Bir vesileyle geçen haftalarda Şemdinli, Yüksekova, Başkale, Van, Hizan bölgelerini gezdim. Çocukların şekere hasretliklerini gördüm. Çocukluğum geldi aklıma. Hayvancılığa elverişli yerlerde hayvancılığın kısıtlı olarak yapıldığını görmek yüreğimi sızlattı. Halkın çaresizliğini, “bize yardım edin” feryatlarını okudum gözlerinden. Varlık içinde yokluk çeken bölgeyi müşahede ettim, gözlemledim.
Fakat bu yazımda dikkatimi çeken farklı bir konuya değinmek istiyorum... Yüksekova Havalimanına inince göz hizama gelen bayrağımızı gördüm. Birden bu bayrağı İzmir’de İstanbul’da görmediğim geldi aklıma.
Seyahat ederken sık sık aracımız asker ve polis kardeşlerimiz tarafından durduruldu. Bizi durduran polis ve askerlerimizin ya elbiselerinde bozkurt resmi vardı ya da bıyıkları ülkücü bıyığı idi. Son olarak Şemdinli tarafına giderken polis noktasında sprey boyayla yazılmış olan “Allah tektir, ordusu Türk’tür” ifadesini okudum. Yine bu ifadeyi Marmara Bölgesinde hiçbir ilde görmemiştim. Bize ülkü ocaklarında “Türk; Türkçe konuşan Müslümandır” tanımı öğretildi. Bize ülkü ocaklarında “Edille-i şeriyye” anlatıldı. Bize ülkü ocaklarında sevmek öğretildi. Belki görev yapan arkadaşlar da buna inanıyordur. Fakat böyle bir konjonktürde Şemdinli’de duvara yazılan bu tür yazılar kime hizmet edecektir bilemiyorum!..
Şemdinli, Yüksekova, Başkale, Van, Hizan ve o bölgelerde merkezde ve kırsalda bir tek yabancı tabela görmedim.
Ben namazda sola selam verdiğimde onlar Şafii mezhebine göre daha yeni sağa selam verdiklerinde yine geldik göz göze. Cami çıkışlarında durdum ve seyrettim o kibar ve asil insanları...
                Rumuz: "Keremdar"
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.