Beni komiser zannedince

A -
A +
“Servis sorumlusu beni komiser olarak tanıtınca Yusuf Amca’nın rengi mosmor oldu.”
 
Gazete abonesi için gittiğimiz Yusuf Amca’yı servis sorumlusu abimiz iyi tanıyor olmalıydı ki bu define mevzuuna gelmişti konu. Yusuf Amca zembereği çözülmüşçesine anlattı da anlattı. Ama yine de dükkânında fazladan tutmak istemiyordu bizi. İkram ettiği iki salkım üzüm de bitmişti. Tabağı kaldırdı. “Biraz işim var toparlamam lazım dükkânımı” derken servis sorulmusu bana dönerek biraz da yüksek sesle:
“Ya komiserim bu Yusuf Amca’nın hayatı gençliğinden beri hep böyle geçiyor. Bakma onun burada turşucu bakkal olduğuna. Kendini gizlemekti amacı gayesi” dedi.
Yusuf Amca ayaktaydı. Zor oturdu sandalyesine… Âdeta düşmüştü. Tam karşımdaydı. Yüzü bir anda kıpkırmızı kesildi. Sanki elindeki domatesi yüzüne bastırıyor, elma boğazına sıkışmış, nefes alamıyordu.
O şaşkınlıkla sağa sola dönmeye başladı. Bize ikram için masanın üzerine bir şeyler döküyordu.
Gözümün ucuyla baktığımda ne ara yaptıysa yedi çeşit turşu, fındık fıstık ceviz; biraz leblebi, elma, iyisinden armut, bal gibi incir vb. yığmıştı.
“Kavunu ne zaman dilimledin?” dedim. Mandalinaları soyulmuş, çay koyacak yer kalmamıştı masasında.
Az önce bizi bir an önce göndermek istemesinin sebebi şimdi anlaşılıyor gibiydi. Biz “meğer az sonra yardım edecek arkadaşları gelecekmiş” diye düşünürken, arkadaşa hitaben “Buyurun müdür bey çekinme. Komiserim sen de buyur malın gibi ye. Bunlar size ikramım. Çayın yanına koyduğum bisküvilerden de kurabiyeden de yiyin çekinmeyin” dedi.
Mübarek sanki 15 kişiye masa hazırlamış, az sonra ağırlayacak gibi doldurmuştu. Tabaklar öyle dolu öyle tepeli ki sormayın…
İçimden dedim ki “Ya müdürüm ne yaptın sen Yusuf Amca kalpten gidecek. Yıldırım çarpmışa döndü adam”
Ben içimden böyle derken birden Yusuf Amca’nın cana geldiğini ve bir anda kendini savunmaya geçtiğini gördük.
“Gelsin müdür bey, evime gelsin dükkânıma baksın. Biz öyle kimselerden değiliz. Bizimki hayal bizimki gezmek… Komiserim kusura bakma. Sakın ola ki aklına başka bir şey gelmesin” dedi.
Bu arada gazeteye de abone olan Yusuf Amca az önceki şen şakrak anlatımı bırakmış ketum birisi olup çıkmıştı. O günden sonra gidip geldiğimde kendimi anlatsam mı anlatmasam mı diye çok düşündüm ama susmak en iyisi dedim… Yıllar sonra gidip “Hakkını helal et Yusuf Amca arkadaşın şakası bizi birbirimize böyle davranmaya mahkûm etti” demek istedim ama gidemedim.
Rumuz: “tegmn-e İbrahim”
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.