Bitmeyen gece...

A -
A +
 “O yıllar öyleydi… Yatsıdan sonra uykuya çekiliyor sabahleyin de vakitlice uyanıyorduk…”
 
Yıllar önce Samsun’un Alaçam ilçesi, Pelitbükü’nün bir köyünde eşimle birlikte öğretmen olarak görev yapıyorduk… Soğuk bir kış günüydü…  Evimizde de misafirimiz vardı… Akşam yemeğinden sonra oturup sohbet ediyorduk ki elektrikler aniden kesiliverdi. Böyle arada bir kesintiler yaşanıyordu o yıllar… Sık sık elektrik kesilmesi olduğu için bu kesintiye üzüldük ama şaşırmadık… Zaten vakit de bir hayli ilerlemişti… Misafirimiz “eh artık gitme vakti galiba” deyince, “otursaydınız” gibi bir söz riyakârlık olurdu. Ama samimi olarak dedim ki:
-Elektrikler yok… Hava zifirî karanlık, üstelik oldukça sisli… Şu el fenerini yanınıza alın lazım olur!
-Gerekmez öğretmen bey, size lazım olur. Ben yavaş yavaş giderim! Buraların yabancısı değilim ya…
Misafirimiz ne kadar almak istemediyse de, ısrarla verdim el fenerini… Saat de 22.00 sularıydı… Misafiri yolcu ettikten sonra bize de yatıp uyumak kalıyordu… O yıllarda ne internet olayı vardı ne gece yarılarına kadar dinleyeceğimiz televizyon programları filan… Yatsıdan sonra uykuya çekiliyor sabahleyin de vakitlice uyanıyorduk…
Neyse gece yarısı, çatıdan gelen garip seslerle uyandım… Ama henüz elektrik gelmediği için her taraf zindan gibi… Kol saatime baktım. O yıllarda kol saatlerinde akrep ve yelkovanlardaki fosfor gece saatin kaç olduğunu anlamamıza yardım ediyordu. Baktım saat gecenin 02.00’si… Allah Allah bu sesler de ne böyle?
“Tıkır tıkır tık… Tıkır… Tık… tıkır...”
Sesler bir ara kesiliyor. Sonra yeniden ve üst üste bazen hızlı bazen aralıklarla tıkır tıkır ediyordu… Doğrusu ne yalan söyleyeyim, içimi bir korku kapladı… Zaten okulun lojmanındaydık… Okul da, köyün biraz dışında bir yerdeydi… İnsanın aklına ister istemez korkunç şeyler de geliyor… Yatakta hiç kıpırdamadan beklemeye başladım. Aslında bu artmayan çoğalmayan ama hiç de biteceğe benzemeyen tıkırtının ne olduğunu ne olabileceğini anlamaya çalışıyorum… Bir yandan da içimden dua ediyorum: “Hanım ve çocuğum uyanmasalar bari?”
Ben bu tıkırtının ne olduğunu anlamaya çalışırken biraz sonra hanım da uyandı… Uyku sersemliğiyle sordu:
-Bu tıkırtı sesleri de ne böyle? Ne var? Neler oluyor çatıda?
-Bilmiyorum ki hanım. Yarım saatten beri dinliyorum ben de…
“Tıkır tıkır tık tıkır tıkır…"
-Allah Allah…
Bizim uyanmamızdan mı, sesin tıkırtısından mı çocuk da uyanıp ağlamaya başlamıştı… DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.