Bakmaya cesaret edemedim!

A -
A +
“Ya sıradan basit bir şey ise silah sesi köyde yankılanırsa köyü ayağa kaldırmaya değer mi?”
 
 
Tehlikenin ne olduğunu, boyutunu bilmeyince içeride şüphe büyüdükçe büyüyordu. Hanım da ben de çocuk da yatağın içinde gittikçe büyüyen bir korkuyla bekliyoruz… O an yaşanan duyguları anlatmak öyle zor ki… Eşim bir ara “dışarı çıkıp bir bakalım!” dedi…
-Hayır, dışarıya çıkamam. Elektrikler yok…
“El fenerini misafire vermesek onunla bakardık” diye mırıldandım… Gürültünün kesileceği yoktu… Allah’ım bu neyin nesi böyle?
“Acaba bir tilki falan mı çıktı çatıya? Bir insan bir hırsız olabilir mi?”
Eşim benden daha cesur davrandı. Yerinden kalktı. Kararlı bir şekilde:
-Ben böyle bekleyemem çıkıyorum dışarı… Bir bakacağım nedir o?
-Saçmalama otur yerine!
Baktım sahiden gidiyor. Mecburen ben de kalktım. Fakat hava karanlık olduğundan bir şey yapamayacağımızı biliyor, ne yapabileceğimizi kafamda planlamaya çalışıyordum…
O an hatırıma duvarda asılı olan kırma tüfeğim geldi… Hemen seri bir hareketle tüfeği doldurdum. Pencereden dışarıya bir el ateş edecektim… Tam elim tetiğe gittiğinde hatırıma geldi:
Biz öğretmen lojmanında oturuyoruz. Ya sıradan basit bir şey ise bu silah sesi köyde yankılanırsa o zaman köyü ayağa kaldırmaya değer mi?
Hanım da elimdeki tüfeği görünce “ne yapıyorsun, indir onu?” dedi…
Hanımın ikazıyla tüfeği tekrar duvara asarken bu kararımda köylüye karşı mahcup olma ihtimalim de vardı…
Hanıma da “o zaman sen de çıkma dışarı… Zaten artan bir şey yok… Şunun şurasında sabaha kaç saat kaldı. Sabahı bekleyelim” dedim. Uykumuz kaçmıştı artık… Sabaha kadar binbir çeşit tahminlerde bulunsak da hiçbiri bizi tatmin etmedi.
Sabah saat 06.00’ya doğru gün ağarmaya başladı… Artık eşimi durdurmanın imkânı da yoktu…
Ben de duvara astığım tüfeği ne olur ne olmaz diyerek elime aldım. Eşim önde ben arkada evin bahçesinde bir tur attık. Bir şey yok… Tüfeği hanıma verip yola çıktığımda, hayret içinde kaldım. Meğer bizi sabaha kadar korkutan şey evin çatısına yakın büyüyen kavak ağaçlarının dallarının tabakalar hâlinde buz tutmuş kiremitlerin üzerine değdikçe çıkardığı takır tukur seslermiş…
Eşim inanmadı… Çıkıp kendi gözleriyle gördü. Artık başladı söylenmeye:
“Ben sana kaç kez çıkıp bakalım, dedim sabaha kadar uykusuz bıraktın bizi?”
Birlikte hem söylenip hem de gülerken, o komik hâlimizi hiç mi hiç unutamıyorum.
          Rumuz “Öğretmen”-Afyon
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.