Kamyondaki meçhul ihtiyar...

A -
A +
“Bu hatıra, 8 Şubat 1991 yılında bu köşede yayınlanmıştı. O kadar istek var ki tekrar yayınlıyoruz...”
 
 
Şu Körfez Savaşının alevlendiği günlerde (8 Şubat 1991) herkes değişik yorumlar yapıp, millî menfaatlerimiz açısından kritiklerde bulunurken, ben hep sekiz on sene önce yaşadığım bir hâtıramı ve hiç unutamadığım meçhul ihtiyarın hâlâ kulaklarımda çınlayan sözlerini sizlere nakletmek istiyorum. Ben asit ticaretiyle uğraşan bir kişiyim. Mesleğim icabı, arabamı Balıkesir’den asitle yükler, İstanbul’a döner, ticaretimi yaparım. İşte bundan sekiz on sene öncesi (1980) bir günün akşamı, boş tankerimle Balıkesir’e varmak üzere yola çıkmıştım. Emir Sultan kasetindeki gibi kamyonuma yolda el kaldıran bir ihtiyarı aldım. Baktım, dedenin heybesinden mis gibi ekmek kokusu geliyordu. Öyle de acıkmıştım ki... Gecenin bu vaktinde, bu kadar sıcak ekmek nasıl olurdu hayret ettim. Dede içimi anlamış gibi:
-Sıcak ekmek var evlâdım yer misin?
-Ver dede iki lokma alayım!
Hayatımda bu kadar leziz ekmek yemedim. Ne kadar tatlı ne kadar yumuşak...
Dede adımı soruyor “Muzaffer” deyince de
-Allah seni daima muzaffer eylesin, diyor.  Bir parça ekmek daha vereyim mi?
-Peki alayım!
Bu arada dede konuşmaya başlıyor. Sanki bir derya mübârek. O konuşuyor ben gözüm yolda kulağım dedede dinliyorum...
“Bu dünyanın sonunu niye merak edersiniz a yavrum... Yaşarsan yakında birçok değişikliğe şâhit olursun... Bu Avrupa dediğiniz medeniyet büyük bir değişikliğe maruz kalacak... İki parça olan Almanya, utanç duvarının yıkılışıyla birleşecek. Rusya, kendi derdine düşmekle kalmayıp Japonya ile savaşacak. Orta Doğu kan gölüne dönecek. Amerika, dünyadan el etek çekip perişan bir hâlde kıtasına dönecek... Bizim memleketimiz de inşallah gelişip büyüyecek, dünyada yeniden itibar kazanacak...”
Aman Allah’ım! Dede, daha ne acayip şeyler söyledi öyle... Ben sadece dinledim. Sabah ezanı vakti Balıkesir’e fabrikaya varmıştık. Geniş bir alana girdiğimde, dede durmamı söyledi. Hemen arabadan inip dedeye yol göstermek istedim. Aaa… Dede arabada yoktu. Ben bir kapıdan inene kadar, dede öbür kapıdan nasıl olur da kaybolurdu?
Buna bir türlü akıl erdiremedim. Şoke olmuştum! Acaba Hızır aleyhisselam mıydı? Şimdi, yıllar geçtikçe o dedenin anlattıkları bir bir oluyor. Ben her yeni hâdisede dedeyle birlikte o mis gibi ekmeğin lezzetini hatırlar, o heyecanlı ânı bir kere daha yaşarım... Az kalsın unutuyordum, o günden sonra hiçbir işimde en ufak aksama olmadığı gibi çok şükür, günden güne ilerlemekteyim...
           Muzaffer Has-İstanbul
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.