Üçüncü kattan düşse de!..

A -
A +
“Yavrunun ağzından kan geliyordu. Bunu en yakın hastaneye nasıl yetiştirecektim?”     Nerede bir küçük çocuk görsem, hatırıma Ekrem gelir. Heyecanlı dakikalarımı ve bir canın kurtuluşuna vesile olduğumu hatırlar, mutlu olurum. Bundan yıllar önce, lisede öğrencilik yaptığım günlerdeydi. Arkadaşlarla birlikte, dolaşmaya çıkmıştım. Zamanın nasıl geçtiğini anlayamadan, acıktığımızı hissettik. Üçümüz de aynı mahallede oturuyorduk. Evimizin bulunduğu sokağa geldiğimizde, iki tarafı apartmanlarla çevrilmiş, uzunca bir koridora girmiştik sanki. Bu düşünceyle, gökyüzüne mavi boşluğa bakmak istedim. Bizim apartmanın hemen yanındaki bir apartman balkonunda, bir kadın çamaşır asıyor, yanında bulunan küçük bir çocuk da onu seyrediyordu. Az sonra olacaklardan habersiz, apartmanın kapısından içeri girecektim ki önüme “pat” diye düşen şeyle fenalaştım. Bu, az önce annesinin çamaşır asışını seyreden küçük çocuktu. Şuursuz bir şekilde, hareketsiz yerde yatan yavruyu kucakladığım gibi sokağa fırladım. Yavrunun ağzından kan geliyordu. Aman Allah’ım, bunu şimdi en yakın hastaneye nasıl yetiştirmeliydim? O yıllarda akıllı telefonlarımız yoktu acil ambulans aramak gibi bir şuurumuz da. Şükürler olsun tam o anda, Karayollarına ait bir resmî araba bizim sokaktan geçiyordu. İşaret ettim. Adamcağız, hiç tereddüt etmeden bizi arabaya aldı. Soluğu devlet hastanesinde aldık... Acilde bulunan doktora haber verdik. Bu arada çocuğu bir sedyeye yatırdım. Sağ eli sallanıyordu. Demek ki kırılmıştı. Gelen nöbetçi doktor, kendisinin kadın-doğum uzmanı olduğunu çocuğu acilen Ankara’ya götürmemiz gerektiğini söyledi. Doktora, “Efendim, ben bu çocuğun akrabası değilim. Apartmanın önünde düştüğünü gördüğüm için acilen alıp buraya getirdim. Kendim öğrenciyim, şimdi Ankara’ya nasıl götürürüm?” diye âdeta yalvarırcasına durumu anlatmaya başladım. Hâlimize çok üzülen doktor bana; “Biliyorum, şu anda çaresizsiniz ama bu çocuğun Ankara’ya gitmesi lazım. Bizim elimizden bir şey gelse severek yaparız” cevabını verdi. Tam o anda acilden içeriye “Yavrum, Ekrem’im” diyen bir adam telâşla girdi. Anlaşılan, düşen çocuğun babasıydı. Doktor da ben de, bir anda rahatlamıştık. Sağ olsun, ilk müdahaleyi yapan doktor, babasına gerekli açıklamada bulunduktan sonra, Ankara’ya gitmesini söyledi. Baba, acilen Ankara’nın yolunu tuttu. Ben evime döndüm... Aradan bir hafta geçmişti. Kapımız çalındı. Geleni hemen tanıdım. Hayatını kurtarmaya vesile olduğumuz minik Ekrem’in babasıydı. Adamcağız teşekkür etmeye gelmişti...        Kadir Mahir-Ankara
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.