Ekmeğimizin hikâyesine güldüm...

A -
A +
“Değirmende buğdayların kepekli kısımlarını ayırıyor, içinin bembeyaz kısmını alıyorduk...”
 
Sabahleyin kahvaltıda hanım mis gibi taze tam buğday ekmeği dilimlemişti. Dedim ki:
-Hiçbir şey almayayım bu sabah, sadece şu tam buğday ekmeği ile çay bana yeter. Onun kokusunu özlemişim…
Sonra bir dilim alıp ağzımda tadını emerken gülümsedim… O kadar ki çocuklar sordular:
-Hayırdır baba komik bir şey mi oldu?
Anlattım onlara:
-Hayır çocuklar, çocukluğum ve köydeki yaptıklarımız aklıma geldi de ona güldüm. Aslında ağlayacak hâlimize güldüm…
Biz çocuktuk o yıllarda… Bundan otuz sene kırk sene önce… Bir ekmek modası yayıldı köylere. Beyaz ekmek yemek medeniyet göstergesi diye öğretildi… Beyler paşalar beyaz ekmek yer deniliyordu. Kepekli ekmek, köy ekmeği basit sıradan ve burun kıvırılan ekmek olarak gösteriliyordu…
Değirmene götürdüğümüz buğdayların kepekli kısımlarını ayırıyor, içinin bembeyaz kısmını alıyorduk.
Beyaz undan yapılan ekmek âdeta kayış gibi oluyordu. Rahmetli ninemin dişleri kesmiyordu o ekmeği, sakız gibi ağzında dolandırıyor, tam çiğneyemeden yutmak zorunda kalıyordu. Sonra da sindirim sıkıntısı ve ardından bel ağrısı omuz ağrısı yaşıyordu. Annem biraz yenmesi kolay olsun diye kepek katardı yine ayıp iş işlemesin diye kendinden de kaçırarak…
O buğdayın kepekli kısımlarını ne mi yapıyorduk? Götürüp ineklerin yemlerine katıyorduk. Sonra düşünüyordum çocuk aklımla: Bu ineklere ne kadar haksızlık ediyoruz… Niye? Çünkü onlar bize et veriyor, süt veriyor bedenlerinden güç kuvvet olarak yararlanıyoruz. Ama gel gelelim onlara bizim beğenmediğimiz ekmeğin kepekli kısımlarını veriyoruz. Bu hayvanlara karşı ayıp ediyoruz yahu diyordum.
Yıllar geçti… Büyüdük… Sağlığın ne olduğunu öğrendik… Bize o tavsiyelerin birer algı olduğunu öğrendik. Meğer asıl buğdayın bağırsak florasından tutun da vücuda en sağlıklı hâli tam buğday ekmeği imiş. Biz de ineklere en kıymetli kısımlarını yediriyormuşuz.
Neden sonra önce Avrupa’da ve gelişmiş ülkelerde sonra da yavaş yavaş bizde tam tahıl ve köy ekmeğinin şuuru oluşmaya başladı ve şimdi varlıklı insanlar, bilgili insanlar sağlığın kıymetini bilen insanlar sadece bu ekmeği almak için özel arabalarıyla kilometrelerce mesafe gidiyorlar.
İşte köyümüzde var iken kıymetini bilmediğimiz şimdi ise yıllar sonra değerini yeni anladığımız ekmeğimizin hikâyesi hatırıma geldi de acı acı ona güldüm...
         Uz. Fizyoterapist Hakan Özdemir-Konya
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.