Recep Emminin oğlu İsmail

A -
A +
 “Biraz daha yaklaştığımızda köyümüzden Recep Emminin oğlu İsmail olduğunu fark ettik.”
 
 
Köyümüzde hemen herkesin gördüğünde hâl hatır sorduğu ama görmek ve görünmek istemediği bir komşumuz vardı.
Adına KoIbüken derlerdi... Tonoz köyünde kimse onunla cebelleşmek istemez, hep alttan alarak uzaklaşırlardı... Elbette köylüler ondan değil ağzının bozuk oluşundan, belâlı bir tip oluşundan çekiniyorlardı… O zamanlar kırk yaşında vardım. Bir sabah, şehre sebze ve yağ götürecektim. Malum köylüler bu ürünlerini satar, kazandığı parayla da kendine lâzım olan giyim kuşamı alırdı. Köyden atın üzerinde yola koyulmuşken yanıma Kolbüken yaklaştı. O da atın üzerindeydi. Pazara birlikte gitmek zorunda kalmıştım onunla... Neyse artık, ne derse “He” deriz idare ederiz diye düşündüm... O gün ikindiye kadar elimizde ne varsa sattık. Kolbüken o parayla kendine beyaz bir mintan bir de paçaları düğmeli, yukarısı büzgülü pantolon almış ve mağazada giyinmişti... Gösterişe merakı vardı... Tabii köye dönüşümüz de beraber olacaktı. Yol boyu at sırtında, şuradan buradan söz ederek şehre üç saatlik mesafedeki köye yaklaştık. Güneş yavaş yavaş ufuktan kayboluyor ve hüzünlü akşam rengi gökyüzüne yayılıyordu. Birden az ileride çalılıkların arasında bir karartı peydah oldu.
Her ikimiz de o yöne bakıp neyin nesi olduğunu anlamaya çalıştık... Anlamakta geç kalmadık. Bir delikanlıydı bu. Biraz daha yaklaştığımızda köyümüzden Recep Emminin oğlu İsmail olduğunu fark ettik. Ama İsmail köyün epeyce dışında gece akşamüstü ne bekliyordu ki... Askerliğini yeni yapmış bir gençti… Böyle düşünerek ona iyice yaklaştığımızda özellikle bizimle bir meselesi olduğunu anladım. Hatta öfkeli çehresi daha değişik şeyler ifade ediyordu... Yanına yaklaştığımızda Kolbüken’in atının önüne geçip dizgininden tutarak bağırdı:
-İn aşağı ve çalının yanına doğru yürü!
Kolbüken korkudan titreyen dudaklarıyla konuşmak istiyor konuşamıyordu. Hiç itiraz edemeden aşağı inip çalının yanına yürüdü. Ben yol arkadaşımı o hâlde bırakamazdım. Bir iki müdahale edecek oldum; “Sen karışma Rıza Amca! Bizim yıllar önceki bir meselemiz bu!" diye ikaz etti.
Şaşırdım... “İsmail bir sıkıntı olmasın ama” diye tembihte bulundum. Askerden yeni gelmiş delikanlı İsmail, ellili yaşlardaki Kolbüken’in kolundan yakaladığı gibi geriye kıvırıp büktü. Zavallı adama oracıkta diz çöktürdü. DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.