Onlardan az kaldı...

A -
A +
 “Müslüman ismi taşıyordum ama o güne kadar oruç diye bir şey duymamıştım” diyordu Kamber...”
 
Mustafa Güneş Ağabeyin ardından onunla ilgili bir iki hatırayı anlatmaya bugün de devam ediyorum...
Bu arada sohbet başladı da yarılandı bile, asr-ı saadet yıllarından, meşayıh-i kiramdan, Türk sultanlarından ve kendi başından geçenlerden bir demet sundu ki doyamadık tadına.
Mesela bir hadise kaldı benim aklımda. Birkaç arkadaşı Gümüşhacıköy taraflarına gitmişler. Maksat hayır hasenat. Hatırlar mısınız bilmem Ecevit devrinde benzin sıkıntılıydı, bulamazsan kalırsın yollarda. Nitekim bunların da ikaz lambası yanıyor, çok çok 20-30 km gider daha. Merzifon civarında bulmayı ümit ediyorlar ama uğradıkları istasyonların hiçbirinden ses çıkmıyor. Hava soğuk sabah mesaileri var, bir şekilde ulaşmak zorundalar Çorum’a.
Dur boşa alalım, dur kaptıralım. Dur şu yokuşu inelim hızıyla sardıralım rampaya. Direksiyonda Ahmet Âşık abi, “ha Anadol ha” deyip direksiyona vuruyor.
Hepsinin dudakları kıpır kıpır, hatırlı kullarını vesile edip sığınıyorlar Cenâb-ı Hakka. Araba bir iki aksırıp tıksırsa da onca yolu geliyor boş depoyla. Sabah kapağını açıyorlar paslı bir metal kokusu sanki aylardır benzin girmemiş, buharını bile arama.
Mustafa Abi buna benzer hatıraları anlattıktan sonra “tamam bugünlük bu kadar” dedi, “Haydi kalkın dersiniz aksamaya!”
Baktım kimse kıpırdamıyor, anlat abi diyorlar büyük bir merakla… Gençler arasında Kamber adlı bir soydaş ile tanıştım. “Yıllar evvel Buhara’da bir sofraya çağırılmıştım” dedi, “baktım kimse bir şey yemiyor, ben de bekledim sabırla. Sonra ezan okundu, kaşıklamaya başladılar. Müslüman ismi taşıyordum ama o güne kadar oruç diye bir şey duymamıştım. Evet benim köyümün avulumun eksikleri noksanları var ama bizde bidatler, yanlışlar da yok. Dönünce özünü doğrusunu anlatacağım onlara!”
İmtihanları bitmiş, sınıfını geçmiş ama memlekete gitmemiş. Burada Mustafa Ağabey ile Kur’ân-ı kerim çalışıyorlarmış, bütün hayali köyündeki insanlara faydalı olmak. Dizeceğim rahleleri diyor, başlayacağım tedrisata...
Bu salgında çok dostumuzu kaybettik, namazları kuytularda kılındı, bilmediğimiz kabristanlara defnedildiler, uzaklara.
Artık alıştım, mevtanın genç ya da yaşlı olması eskisi gibi etkilemiyor. Rahatça bakabiliyorum ölüm ilanlarına.
Yalnız Mustafa Ağabeyin vefatını duyunca bir şeyler koptu şuramda.
Allah rahmet eylesin. Onlardan az kalmıştı zira...
           İrfan Özfatura
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.