“Sanki kunduradan bir çivi düşmüş!”

A -
A +
“Öfkeyle çıktım ama arkamdan ses bile gelmedi. Sanki kunduradan bir çivi düşmüş gibi oldum...”
 
Emanet çantayla yaptığım yolculukla ilgili hatıramı anlatmaya bugün de devam ediyorum...
“Esenler Otogarı'ndaki yetkili durumumu öğrenince dedi ki:
-Arkadaşım, yolculukta öylesi şeyler normaldir. Olabilir. Sağlığın yerinde ise gerisini geçeceksin… Önemli bir şey var mı çantanda? Para filan var mı?
-Yok
-Yoksa canını sıkmana da gerek yok…
-E, ne yapacağım ben?
-Buraya gelen otobüsümüz bakım için tamirhaneye gitti. Ama içinde çanta veya başka bir şey de yoktu. Galiba siz şu elinizdeki çantanın sahibi ile çantaları değiştirmişsiniz.
Tekrar sordum:
-Peki şimdi ne olacak?
-Olacak bir şey yok. Bizim yapabileceğimiz bir şey de yok.
Bu cevaba canım çok sıkıldı. Çantamın içindeki deri mont ile evraklarım neyse, kendisinden emanet çantasını aldığım halamın oğluna ne cevap verecektim. Öyle canım sıkılmış öyle öfkelenmiştim ki çatacak yer arıyordum!..
Bana kibar davranan yetkiliye de bir ters cevap verecek hâlim yoktu… Bana ait olmayan elimdeki çantaya nefret ederek bakıp sonra ani bir kararla çantayı orada bulunan masanın üstüne sertçe bıraktım. “Alın bu çanta da sizin olsun. Böyle firma da olmaz olsun, böyle yetkili de!..” der gibi hareketle terk ettim yazıhaneyi… Arkamdan hiçbir ses gelmedi. Sanki kunduradan bir çivi düşmüş gibi oldum…
Peronun dışında bir müddet deli tavuk gibi dolanıp durdum. Kime ne sorsam kimden ne yardım istesem bilemiyordum. Gerçi olup olmayacağı altı üstü bir bont çantaydı. Ama o anki psikolojimle bu yanlışlık sinirlerimi alt üst etmeye yetmişti… Oflayıp puflarken kendi kendime çıkışmaya başladım:
“Sen de adam olsaydın da bir çantana sahip çıksaydın. Kör müsün sen de başkasının çantasını almasaydın! Bir başkası senin çantanı nereden bilsin? Sen bile kendi çantanı bilemedikten sonra!..”
Kendime fırça atınca bir parça rahatlamıştım. Acıktığımı ancak o zaman anladım. Belki de lokantalardan yayılan çorba kokuları beynimi oraya yöneltmişti. Gidip en yakın lokantaya oturup bir çorba söyledim… Mis gibi çorbayı sıcak sıcak içtikçe rahatlıyordum. Kendime geliyordum. Sinirlerim yatışıyordu… Çorbadan son kaşığı alırken kendi kendime gülümsediğimi fark ettim… DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.