O memur bana umut oldu...

A -
A +
 “Anlat bakalım nedir durumun” dedi. Ben de bütün samimiyetimle durumumu anlattım...
 
Bir işe müracaat etmemle ilgili hatıramı anlatmaya bugün de devam ediyorum...
Askerlik şubesinde celp kâğıdımı ve yol paramı filan almıştım. İşsizliğin gözü kör olsun, ele geçen hazır para olunca onu da yola bekletmeden hemen dışarıda harcayıp bitirmiştim. Askere gidiş planım belliydi. Uçak bileti alıp İstanbul’a uçacak, pazartesi günü akşama da gidip acemi birliğime teslim olacaktım.
Günlerden perşembe günüydü… Pazartesiye üç dört gün kalmıştı. Artık askerlik havasına girmiştim. İş de aramıyordum. Evde bunalmış sıkılmış hâldeydim. Bir arkadaş ile buluşacaktım. Dedim ki kendi kendime: “Tamam askere gideceğim artık. Gidip internet kafede biraz zaman geçireyim...” Arkadaşımı da aradım. Bir saat sonra internet kafede buluşmak üzere kararlaştırdık...
Ben onu beklemeden internet kafeye girdim. Bilgisayarı açtım. Öyle içime, tekrar personel alım sitelerine bakma hevesi düştü… Bir yandan da “alsalar ne olacak, pazartesi askere gidiyorsun” diyordum. Bir de ne göreyim, önceki alım ilanında bizim bölüm üzerine ek olarak 750 kişi için daha tekrar alım ilanı yazmıyor mu? Bir önceki ilanda 1500 kişi alınacaktı. Demek ki tamamlanmamış, tekrar alım çıkmış. Ben doğal olarak tekrar heyecanlandım. İnanamadım… İyice baktım. Gördüklerim okuduklarım doğruydu… Şartlara baktım, bu sefer tüm şartlarım tutuyordu. Çünkü artık ehliyetim de vardı.
O anda aklıma askerliğe müracaat edişim geldi… Ben pazartesi günü askerdim. Yüreğim yandı… Neden acele etmiştim? Nasıl olsa tecil hakkım vardı. Neydi bendeki bu acelecilik? Şimdi ne güzel ek alıma müracaat edebilecektim. Ehliyetim de vardı. Nasıl pişmanım… Ama yapacak bir şey de yok…
Derken şansımı denemek ister gibi yine ani bir kararla arabayla askerlik şubesine gittim. Ezile büzüle, yana yakıla durumumu anlattım. Bana bir şey yapamayacaklarını belirttiler.
“Ya ne olur, bir imkânı yok mu?” filan derken orada çalışan, emekliliği dolmuş ve yarın (cuma günü) kendi emeklilik dilekçesini verecek olan bir memur, gözlük burnuna kadar inmiş şekilde bana “gel bakalım evlat” dedi. İçim bir kıpır kıpır oldu.
Yanına gittim. “Anlat bakalım nedir durumun” dedi. Ben de olanca samimiyetimle durumumu anlattım.
“Otur bakalım, bir şansımızı deneyelim” dedi... DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.