Anılarda kalan köşelerim

A -
A +
 “Haydarpaşa dalgakıranı mendirek ve Haydarpaşa... Bir tornistan bir çeyrek yol ileri. Gacırdayan halatlar...”   Altmış yılı aşkın bir süre doğup büyüdüğün şehirde yaşamanın verdiği hazlar, yıllar sonra adamakıllı gezip dolaşınca izlerini bırakıp seslerini sakladığın köşelerde karşına çıkıyor yine... Ders çalıştığın kütüphaneler, avarelik yaptığın ama şimdi başka bir şey olmuş öğrenci kıraathaneleri, daha da büyümüş ağaçlar. Kucaklaştığın köşeler, dövüştüğün köşeler; bombadan, mermiden sığıştığın köşeler, polise yakalanmamak için ardından sıvıştığın köşeler yıllar önce... Cebindeki son liralarla borca yediğin soğuk sandviç satan Salim Abi’nin köşe büfesi antika bakır ıvır zıvır satıyor. Ekrem Baba’nın nargilecisi, doğal ürünlere dönüşmüş. Süleymaniye'deki kelleci Numan Abi için... ‘Oh hooo öleli belki 30 yıl oldu’ dediler, köşesini dönerken… Döndükçe anılarım üzerime geliyor. Her birini isim isim hatırladığım arkadaşlarımı beklediğim ayrı ayrı köşelerin önünden geçmek ne delişmen bir duygu… Aynı tat, aynı heyecan, aynı duygu… Arada bir kitap emanet aldığım kaytan bıyıklı Sivaslı sahaf çoktan değişmiş, onun köşesine açılan ışıklı dükkânda şimdi turistik eşya satıyor birisi. Dikili taş dikili yine... Bizim yokluğumuzda alışmış olmalı güvercinlere. Kadın pazarına açılan yolu genişletmişler. Oraya giderken önünden geçtiğimiz birçok köşedeki dükkânın yerinde şimdi yeller esiyor. 1,5 liraya sade suya şehriye çorbası içtiğimiz lezzet, hemen aynı paralara birbirimizi kızdırmak için at sucuklu diyerek tost yaptırdığımız Ballı Baba, ait oldukları köşelerde yoklar artık… Cağaloğlu yokuşu, Sirkeci’nin gürültüsü aynı... Bu kadar pis kokmazdı hatırladığım eskiden. Saatine bakıp yetişmek için ayaklarımız dolanarak 18.10 vapuruna koştuğumuz köprü altı dükkânları hemen hepsi el değiştirmiş… Vapurların şekli değişmiş, daha çok yeni nesil ütülere benziyorlar. Uzaklaşıyorum İstanbul tarafından, yanda oturan küçük oğlanın ayakları yetişmiyor koruma demirine, serpintiler saçlarına değince babasının elinden tutuyor. Kız Kulesi’ni geçince savrulan rüzgârdan korunmak için koltuk altına süzülüyor güvenli dağının. Bir zamanlar yaptığımı yapıyor… Haydarpaşa dalgakıranı mendirek ve Haydarpaşa... Bir tornistan bir çeyrek yol ileri. Gacırdayan halatlar... Altı rulmanlı tahta iskele bile sürmüyorlar artık, Kadıköy ve köşeleri yaklaşıyor çehreme… Hakan Kınay  
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.