Psikolojimizi bozuyorlar

A -
A +
Şekerim azdı, tansiyonum fırladı...
Sevgili doktorum, 77 yaşında, son 15 senedir hipertansiyon ve şeker hastasıyım. Malumunuz son günlerde Taksim'de yavrularımızı kullanarak icra edilen ve önceden planlanmış olduğu ayan beyan belli olan provokatif eylemler; ruh sağlığımı bozdu, şekerim ve tansiyonumu fırlattı uyku düzenim bile bozuldu. Kişinin psikolojisinin bozulması, tansiyon ve şekeri bu kadar etkiler mi? Neler tavsiye edersiniz? > M. A. / Beyoğlu
Kıymetli okuyucularım, tıpkı birer doğal afet olan deprem ve sel gibi, toplumsal provokasyonlar da âdeta savaş psikolojisiyle hazırlandığı için insanların moralini bozar, mevcut rahatsızlıkların büyümesine yol açar. Zaten gözü dönmüş gizli güçlerin bir amacı da budur; Toplumun ruh sağlığını allak bullak etmek. Şoke olan sağlıklı insanlar bile artan stres ve gerilimin sonucunda anksiyete, panik atak ve depresyon gibi illetlere maruz kalır. Değerli okuyucumuzun sorusundan da bu sonucu çıkarıyoruz. Size tavsiyem hiç moralinizi bozmayın! Zira bazı şeyler şer odaklarını aşar, eğer biz inanan uyanık bir toplumsak hayattaki her şey ama her şey Yüce Rabbimizin bilgisi ve çeşitli hikmetlere binaen cereyan eder. Ayrıca bize şer gibi gözüken hadiselerin neticesinde hayır, hayır gibi imaj veren olayların ardından şer gelebilir. Ayrıca bu tür olağanüstü durumlar vücudumuzun hormon dengesini de aktif kılar, tersine bizi birbirine bağlar.Yapmamız gereken bol bol tevekkül, içimizi ferah tutmamız, açık havada yürüyüş yapmamız, beslenmemize dikkat etmemiz ve dost sohbetlerini artırmamızdır. Twitter'den insanları şoke etmek için uydurulan ve en büyük günah olan yalanlar yerine dostlarımızla yüz yüze hoş sohbetler ve istişare sizi rahatlatacaktır. Ayrıca manevi değerlere önem vermek ve dua insanın içini açar, kafamızı karıştıran düşüncelerin dışavumunu sağlar. Yine toplumsal olaylarda adaletle uygulanan icraatlar vicdani duygularımızı pozitif yönde etkileyip içimizdeki sıkıntıları def edip gönlümüzü ferahlatacak, stres hormonlarımızın seviyesini normale getirecektir.Taksim'de ve bazı kentlerde çeşitli mihraklar tarafından gizli politize olmuş toplulukların gerçekleştirdiği eylemlerin amacını, geçmişte olduğu gibi bugün de "Yok efendim gençler özgürlük" istiyor bahanelerine kapılmadan iyi analiz etmek gerekmektedir. Bu yüzden uyanık olmamız gerekiyor. İnsan fıtratı olarak da özgürlük, başkasının özgürlüğünün başladığı yerde biter! Gerisi ne ilme ne de insanlığa sığar. Asla ümitsizlik ve yılgınlığa düşmeden iyiye ve doğruya ulaşma noktasında her türlü çalışmaları yapmamız gerekir. Onların hesaplarını da bozacak bir güç vardır elbet...Dünya Sağlık Teşkilatına göre sağlık; bedeni, ruhi ve sosyal olarak tam bir iyilik halidir. Ruhi durum ve bedenimiz bir bütün olup iç içedir. Utanıp çekindiğimizde yüzümüz kızarması, heyecanlandığımızda kalbimiz hızlı çarpması gibi. Birçok ruhi hastalıkta da bedeni hastalıklarda olduğu gibi ağrı, uyuşma, halsizlik, kasılma gibi belirtiler görülebilir.Vücudumuzun düzenini sağlayan ve her zaman dengede olması gereken iki hormon seratonin ve melatonindir. Bu iki hormonda yaşanan dengesizlikler, uyku düzenimizi olumsuz yönde etkiler. Her türlü stres de uykusuzluğa yol açabilir. Stres esnasında vücudumuz adrenalinle dolar ve bağışıklık sistemini azaltan hormonlar salgılanır. Sonuçta başta ruh sağlığımız olmak üzere diyabet, tansiyon, kalp, mide hastalıkları, hatta kısırlığa uzanan neticeler oluşabilir.Küçük çapta stresler insanı karamsarlığa, sinirliliğe ve yorgunluğa iter. Stres arttıkça ve kronikleşmeye başladığında depresyon, panik atak gibi birçok davranış bozukluğuna, hafıza kayıplarına bile yol açar.


ÇÖZÜM EMPATİ
Ruh sağlığı iyi olan kişinin özellikleri:
> Kendini ve içinde yaşadığı toplumu gerçekçi bir biçimde idrak edebilen, değerlendirebilen> Gurur ve kibir yapmadan kendine ve çevresine gerçekçi bir biçimde güvenen ve saygı duyan> Kendisiyle barışık olan, başkaları hakkında empati yapıp anlayabilen, seven ve sayan> İnsanlar arası ilişkilerden mutlu olan gerektiğinde onlara dair sorumluluklar yüklenebilen> Toplumun kültürel, sosyal, ekonomik değerlerine uyabilen, mahalle baskısı uygulamayan> Çatışmacı değil, uzlaşmacı olan> Yaşama hevesi ile parlak fikirleriyle faydalı planlar yapan> Değişime uyak uyduran, yeniliklere açık olan, farklılıkları anlayışla karşılayan> Gerektiğinde bulunduğu çevreyi insanlığın yararına değiştiren, biçimlenmiş çevreye uyum sağlayabilen,> Davranış eylemleri ile kendisine ve çevresine rahatsızlık değil huzur ve neşe verebilen,> Uygun yer ve zamanda duygu, düşünce, inanç ve tutumlarını aktarabilen


Sevginin olmadığı yerde kaos çıkar!
İnsanoğlunun kalbine, gönlüne verilmiş en büyük nimet olan sevgi; tüm müsbet his ve düşünceleri, davranış tarzlarını ihtiva eden manevi bir olgudur. Tüm insanlar sevmek ve sevilmek ister, sevilmeyen kişi olmak istemez. Sevilen kişi bu duruma sevgiyle karşılık verir; kendini değerli hisseder, karşısındakine ve giderek tüm dünyaya karşı olumlu duygular besler. Bu durum insanlar arasındaki barışı ve mutluluğu da artırır. Sevgi, insanları birlikte hareket etmeye, paylaşmaya, üretmeye, ürettikleriyle gurur duymaya, bir işe yarama duygusu da verir. Sevginin olmadığı yerde hayatın anlamı ve tadı da olmaz; anarşi, kaos ortaya çıkar.

Aile, topluma uyumu öğretir
İnsanoğlu, sosyal bir varlık olduğundan hayatını toplum içinde idame ettirmek mecburiyetindedir. Kişinin dengeli ve uyumlu olması; cemiyet ve ülke yönünden de çok önemli ve elzemdir. Gençler, yaşadıkları toplumun kültürünü, manevi değer yargılarını, davranış kalıplarını ilk olarak aile ortamında ve eğitim kurumlarında öğrenir. Aile, ne kadar uyumlu ve mutluysa, çocuk da o kadar huzurlu ve mutlu yetişir. Sağlıklı aile ortamı ise, çıkarsız sevgi ve saygı bağıyla sağlanır.


Topluma ait olma hissi, sağlıklı kılar
İnsanoğlunun ve tüm canlıların temel gayesi, hayatiyetini denge ve ahenk içinde sürdürmektir. Denge ve uyum, vücudumuzun en küçük hücresinden, en büyük organına kadar her seviyede olmalıdır. Sağlıklı bir ömür için; iyi insan olma, uyumlu hayat sürme, verimli çalışma, üretken olma, çevreye zarar vermeme gibi özelliklerin kazanılması yetmez. Mutlaka insanoğlunun gönül dünyasının da beslenerek doyurulması gerekir. Yine güvenlik içinde olma, sevgi yönünden beslenme, huzur ve mutluluk içinde yaşayabileceği bir topluluğa ait olma kişiyi ruh ve bedeni olarak sağlıklı kılar.

Zorda sığınılacak limanınız olsun!
Tüm insanlar doğumlarından itibaren zaman içinde öğrenerek bir topluluğa, cemiyete ait olma duygusu ve davranışı geliştirir. Ait olma duygusu; insanlara değerli ve güvenli olma erkini kazandırır. Ait olduğu topluluk, zor durumlarda sığınılacak bir liman gibidir. Bu manada aile, çocukların da toplumsallaşma ve sosyalleşmesini sağlayan ilk ve en önemli kurumdur. Sevgi dolu, iyi iletişimin, anlayışın ve müsamahanın olduğu iyi bir aile ortamı, çocukların kabiliyet ve kapasitelerini en üst seviyede kullanmalarını sağlar.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.