Tansiyonumuz yükseliyor

A -
A +

 Sevgili okuyucularımız, İtalya'nın Milano şehrinde 14 Haziran'da başlayan ve 4 gün süren, dünyanın birçok ülkelerinden gelen hekimlerin katılımıyla gerçekleştirilen Avrupa Hipertansiyon Kongresi'ne katılmam sebebiyle sizlere bu haftadan itibaren, stres yoğun modern çağın baş belası ve patlamaya hazır sinsi bombası olan Hipertansiyon Sendromundan enine boyuna bahsetmeye çalışacağım.

Konumuza geçmeden önce Milano'da bulunduğum sürece edindiğim bir tespitimi sizlerle paylaşarak istiyorum. İki hafta önce Gezi Parkı olayları sebebiyle "Psikolojimizi bozuyorlar"  diye sizlerden mesaj yağmıştı. Şükür ki halkımızın duyarlı olması sebebiyle olaylar büyümeden sündü. İtalyanların menfi bakış açılarını görünce nasıl bir uluslararası komploya alet edildiğimizi bir defa daha müşahede ettim. Onlara ve Türkiye'deki uzantılarına karşı aman ha aman uyanık olalım, çevremizdekileri de uyaralım. Biz bu oyunu bozarız Allah'ın izniyle... 
 
Gelelim konumuza... Kan basıncı yani tansiyon, kalbimizin pompaladığı kanın damarlarımıza uyguladığı ve damar duvarında oluşturduğu basınç anlamına gelir. Böylece hücrelerimizin, bütün vücut organlarımızın oksijen ve besin ihtiyaçlarının karşılanması amacı ile vücudun her yerine damarlar aracılığı yeterli miktarda kan ile gönderilip ulaştırılmış olur. Kan basıncı ölçülürken, kalbin kasılması sırasında ölçülen kan basıncı büyük tansiyon (sistolik), kalbin gevşemesi esnasında ölçülen kan basıncı ise küçük tansiyon (diyastolik) olarak iki değere bakılır. Tansiyon ya da kan basıncı, mm civa (Hg) olarak ifade edilir.
Genel olarak 3 veya daha fazla sayıda yapılan ölçümlerde sistolik kan basıncının (büyük tansiyon) 140 mmHg ve diyastolik kan basıncının (küçük tansiyon) 90 mmHg ve üzerinde olması veya her ikisinin bu değerler üzerinde olması teşhis için yeterlidir. Çoğu defa büyük ve küçük tansiyon birlikte yüksektir. Hipertansiyon teşhisi için büyük ve küçük tansiyondan birisinin normalden yüksek olması yeterlidir. Tuz tüketimi fazla olan toplumlarda kan basıncı yüksekliği (hipertansiyon) daha sıktır. Memleketimizde 60 yaşın üzerindeki insanların yaklaşık yarısı hipertansiyon hastasıdır. Toplam yüksek tansiyonlu hasta sayısı ise ülkemizde 8-10 milyon civarındadır.
Hipertansiyon yani yüksek kan basıncı, toplumumuzda çok yaygın olarak görülen ancak hastalar tarafından hem iyi tanınmayan, hem de ciddiye alınmayan bir hastalık tablosudur. Bu sendrom; doğru, düzenli ve yeterli tedavi edildiği takdirde vücuda verebileceği zararlar en aza indirilebilir, hatta önlenebilir.
AYDA BİR ÖLÇTÜRÜN
Hipertansiyon "sessiz, sinsi katil" olarak isimlendirilebilir. Bu yüzden, erişkinlerin hiç değilse ayda en az 1 defa tansiyon kontrolü yaptırmasında fayda vardır.
SEBEPLERİ
Aşırı tuz ve kilolar sizi hastalığa itiyor
Hipertansiyonun sebebi olarak şunlar gösterilebilir:
> Stres yoğun hayat sürmek
> Sigara ve alkol
> Şeker hastalığı, fazla kilo 
> Tuz: Günlük tuz tüketim sınırı 6 gramdır. Ülkemizdeki tüketim ise 16 grama kadar çıkmaktadır.
> Hareketsizlik: Egzersiz ve spor, yüksek tansiyonun kontrol altına alınmasını kolaylaştırır.
Bunların dışında tansiyona yüzde 10 civarında ise altta yatan başka bir hastalık sebep olur. Bu hastalıkların önemli kısmı böbrek ve hormonal hastalıklar kaynaklıdır. Önemli bir kısmı tedavi edilebilir nitelikte olduğundan mutlaka gerekli tedbirler alınmalıdır.
BELİRTİLERİ
Burunda kanama, kulakta çınlama...
Hipertansiyonun başlıca belirtileri şunlardır:
> Baş ağrısı, dönmesi ve sersemlik hissi
> Çarpıntı, göğüste baskı hissi
> Önce eforla, sonra istirahatte bile nefes darlığı
> Halsizlik, yorgunluk, bitkinlik
> Burun kanaması
> Kulaklarda çınlama
> Yürüme ve merdiven çıkmada zorlanma
> Zaman zaman çok sık idrara çıkma
> Gece uykudan uyanıp idrar yapma
> Bacaklarda şişlik (ödem)
> Kan basıncının çok yükseldiği durumlarda ise çift görme, dilde peltekleşme, yüzde veya vücutta karıncalanma olabilir.
RİSKLERİ
18 yaşını geçenler kalbine dikkat etsin
> Hipertansiyon, erişkinlerin (18 yaşından büyüklerin) en yaygın uzun süreli hastalığıdır. Hipertansiyonun yaygın olmasının yanı sıra felç gibi kalıcı sakatlıklara, beyin kanaması ve kalp krizi sonucu ölümlere yol açmasından dolayı, hastaların önemli bir kısmının da kan basıncı yüksekliğinin farkında olmaması, hastalığın önem ve ciddiyetini daha da artırır. Tedavi edilmediği takdirde en çok böbrek, kalbi, damarlarımız ile beyin ve gözlerimizi etkileyerek hayatı tehdit eden istenmeyen sonuçlara yol açabilir. Düzenli ve yeterli dozlarda tedavi edilmezse hayat süresini 10-20 yıl kısaltabilir.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.