Siyer Âlimi Şemsüddîn İbn-i Câbir Hevvârî

A -
A +

Fahr-i âlem güler yüzlü idi. Tebessüm ederek gülerdi. Gülerken, mübârek dişleri görünürdü. Güldüğü zamân, nûru duvarlar üzerine ziyâ verirdi.

Şemsüddîn İbn-i Câbir Hevvârî hazretleri siyer âlimidir. 698'de (m. 1299) Endülüs'te (İspanya) Meriye'de (Almeria) doğdu. Medresede okurken Ahmed Ruaynî ile tanıştı ve ahiret kardeşi oldu. Gittikleri her şehirde aynı hocalardan ders alan İbn-i Câbir ile Ruaynî Mısır, Hicaz, Şam gibi yerlere gittiler. Nihayet Urfa'nın Birecik kasabasına yerleşerek burada 30 sene ilim öğrettiler. 780 (m.1378)'de orada vefat etti. "El-Hulletü's-siyerâ" isimli kitabında Resûlullah efendimizin "sallallahü aleyhi ve selem" hayatını anlattır. Bu eserinde şöyle buyuruyor:
Fahr-i kâinâtın "sallallahü aleyhi ve sellem" mübârek yüzü ve bütün azâ-i şerîfesi ve mübârek sesi, bütün insanların yüzlerinden ve azâsından ve seslerinden güzel idi. Mübârek yüzü, bir miktâr yuvarlak idi. Neşeli olduğu zamanda, mübârek yüzü ay gibi nûrlanırdı. Sevindiği, mübârek alnından belli olurdu. Resûlullah, gündüz nasıl görürse, gece dahî öyle görürdü. Önünde olanları gördüğü gibi, arkasında olanları dahî görürdü. Bunu ispât eden yüzlerce hâdise, kitâplarda yazılıdır. Gözde görmek halk eden Allahü teâlâ, diğer uzuvda dahî halk etmeye kâdirdir...
Yana ve geriye bakacağı zamân, bütün bedeni ile dönüp bakardı. Yeryüzüne nazarı, semâya bakmasından ziyâde idi. Mübârek gözleri büyük idi. Mübârek kirpikleri uzun idi. Mübârek gözlerinde bir miktâr kırmızılık vardı. Mübârek gözlerinin karası gâyet siyâh idi. Fahr-i âlemin alnı açık idi. Mübârek kaşları ince idi. Kaşları arası açık idi. İki kaşı arasında olan damar, hiddetlenince kabarır idi. Mübârek burnu gâyet güzel olup, orta yeri bir mikdâr yüksek idi. Mübârek başı büyük idi. Mübârek ağzı küçük değildi. Mübârek dişleri beyâz idi. Mübârek ön dişleri seyrek idi. Söz söylediği zamânda, sanki dişleri arasından nûr çıkardı. Allahü teâlânın kulları arasında ondan dahâ fasîh ve tatlı sözlü kimse görülmedi. Mübârek sözleri gâyet kolay anlaşılır, gönülleri alırdı ve rûhları cezbederdi. Söz söylediği zamân, kelimeleri inci gibi dizilirdi. Bir kimse saymak istese, kelimeleri sayılmak mümkün idi. Bazen iyi anlaşılması için, üç kerre tekrâr ederdi. Cennetde Muhammed aleyhisselâm gibi konuşulacaktır. Mübârek sesi, kimsenin sesinin yetişemediği yere yetişirdi.
Fahr-i âlem güler yüzlü idi. Tebessüm ederek gülerdi. Gülerken, mübârek dişleri görünürdü. Güldüğü zamân, nûru duvarlar üzerine ziyâ verirdi. Ağlaması da, gülmesi gibi hafîf idi.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.