Canlarını ve mallarını feda ettiler...

A -
A +
"Uhud günü ne tarafıma baktıysam hep Ümm-i Ümâre, hep Ümm-i Ümâre'yi gördüm..."   Muhammed bin Ömer hazretleri Mâlikî mezhebi fıkıh âlimi ve evliyânın büyüklerindendir. 751 (m. 1350)’de Fas’ta Magrâve’de doğdu. 843 (m. 1439)’de Cezayir’in Vehrân şehrinde vefât etti. Eshâb-ı kirâmın üstünlüğü hakkında buyurdu ki: Eshâb-ı kirâmın her biri, Resûlullah efendimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) uğruna canlarını ve mallarını, hiç çekinmeden seve seve feda ettiler. Buna birkaç misâl verelim... Uhud gazâsı, islâm tarihinin en büyük ve mühim gazâlarından birisidir. Bu gazâda, Eshâb-ı kirâm (radıyallahü anhüm) önce harbi kazanmış iken, sonradan müşrikler vâdiyi dolaşarak Eshâb-ı kirâmı arkadan vurdular. İslâm ordusu karıştı. Pek çok Eshâb-ı kirâm, şehitlik mertebesine kavuştu. Bu gazâda bulunan ve şehit olan Eshâb-ı kirâmın şecâat ve kahramanlıkları, İslâm tarihinin en şerefli kahramanlık destânlarıdır. Burada Eshâb-ı kirâmdan birkaç zâtın ahvâlini bildirelim: Talha bin Ubeydullah (radıyallahü anh) o gün Resûlullahın etrâfını müşriklerin kuşattığını görünce, ne tarafa koşacağını, ne tarafa yetişeceğini şaşırmıştı. Bir sağ taraftan hücûm edenlere, bir sol taraftan hücûm edenlere karşı çarpışıyordu. Kendini Resûlullaha siper ediyordu. Resûlullaha bir zarar gelir korkusu ile titriyordu. Resûlullahın yanında döne döne çarpışıyordu. Müşriklerden keskin nişancı, attığını vuran Mâlik bin Zübeyr isminde bir ok atıcı vardı. Bu hâin, Peygamberimize nişan alarak, bir ok attı. Resûlullahın mubârek başına doğru gelen bu oka, başka hiçbir şekilde karşı koyamayacağını anlayan Talha, elini açarak oka karşı tuttu. Ok avucunu parçaladı... Kadın sahâbîlerinden, Ümm-i Ümâre de (radıyallahü anha), zevci ve oğlu ile, Resûlullahın yanında çarpışıyordu. Oğlu, zevci, kendisi ve diğer Eshâb-ı kirâm, kendilerini Resûlullaha siper ediyorlardı. Oğlu yaralanınca, oğlunun yarasını ve diğer sahâbîlerin yaralarını sarıyor, susuz olanlara su dağıtıyordu. Daha sonra, eline bir kılıç alarak çarpışmaya başladı. İbni Kâmia kâfiri Resûlullahı öldürmeye yemin etmişti. Resûlullahı gördü. Ona hücûm edince, Ümm-i Ümâre atının önüne geçti. Atını durdurup İbni Kâmia’ya saldırdı. O müşrikin üzerinde zırh olduğu için darbeleri pek tesir etmedi. Zırh olmasaydı, o da katledilen diğer müşriklerin yanına gidecekti. Nihâyet o müşrikin şiddetli bir hücûmu ile boğazından ağır yaralandı. Resûlullah onun için, (Uhud günü ne tarafıma baktıysam hep Ümm-i Ümâre, hep Ümm-i Ümâre'yi gördüm) buyurmuştur...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.