"Kim, Allah'a isyan edenleri beğenirse!"

A -
A +
İbrâhim Halvetî buyurdu ki: "Kim, fısktan günahtan râzı olur beğenirse, onu yapanlardan olur."
 
İbrâhim Halvetî hazretleri Osmanlı âlim ve velilerindendir. Kayseri'de doğdu. 1455 (H.860) târihinde Kayseri'de vefât etti. Erzincan'a gidip Pîr Muhammed Erzincânî hazretlerinin talebesi olmakla şereflendi. Kısa zamanda olgunlaşıp, icâzet aldı. Hocası onu insanlara ilim ve edeb öğretmesi için Kayseri'ye gönderdi.
İbrâhim Halvetî, Kayseri ve etrâfında hak yolun bilgilerini öğretmekle meşgûl oldu. Bir gün tanıdıkları onu alıp bir kır gezisine götürdüler. Bir bahçede oturuldu. Oradakilerden her biri velîlik ve kerâmet hakkında bir şeyler söylediler. O sırada Seyyid İbrâhim'in talebelerinden biri de; "Acabâ hocamızda böyle kerâmet, hârikulâde şeyler var mı?" diye gönlünden geçirdi. Tam o sırada bağ kapısına bir fakir gelip; "Allah için bir şey" diye bir şeyler istedi. Seyyid İbrâhim hazretleri kerâmet isteyen talebesine hitâben; "Oğlum git şu ağacı silkele. Her ne düşerse onu fakire ver" buyurdu. O talebe de işâret edilen ağacı silkeledi. Yere bir miktar yaprak düştü. Talebe o yaprakları eline aldığında onların gümüş olduğunu gördü. Fakire verirken de tamah edip, bir kısmını gizlice cebine koydu. Sonra hocasının yanına döndü. O zaman Seyyid İbrâhim hazretleri; "Oğlum! Bunlar onun nasîbidir. Sana bir faydası olmaz. Onları git şu nehre dök de gel" buyurdu. O zaman talebe elini cebine sokup çıkardığında gümüş yaprakların hepsinin çakıl taşları hâline geldiğini gördü. Hemen hocasından af dileyip, tövbe etti. Bir daha da gönlünden böyle şeyler geçirmemeye karar verdi...
İbrâhim Halvetî hazretleri buyurdu ki: "Kim, fısktan günahtan râzı olur beğenirse, onu yapanlardan olur. Kim de Allah'a isyan edenleri beğenirse, râzı olursa, Allahü teâlâ onun ibâdetlerini kabul etmez."
"Şaşılır şu kimseye ki, kalbi âhirete bağlı iken kendisine ufak bir şey tesir etse veya pire ısırsa, âhireti hemen unutuverir."
"Şu iki insan dünyâda azap içindedir: Dünyâ nîmetleri kendisine verilmiş, fakat bunları kâfi görmeyip dünyâ ile devamlı meşgul olan insan. İkincisi ise; Dünyâ nîmetlerinden mahrûm olduğu hâlde devamlı onların hasret ve üzüntüsüyle ve ona kavuşma arzusuyla dolu insan."
"Allah'a yemîn ederim ki, bedenleriniz sizi Allahü teâlâya yaklaştıran bineklerdir. O bedenlerinizi Allahü teâlâya itâatte kullanınız ki, Allahü teâlâ o bedenlerinizi mübârek kılsın."
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.