Meleklerin göklere çıkardığı namaz!..

A -
A +
"Sen beni kusurlu olmaktan koruduğun gibi, Allahü teâlâ da, seni muhâfaza etsin."     Muhsin-i Kayserî hazretleri Hanefî fıkıh âlimidir. Kayseri’de doğdu. İlk tahsilinden sonra Şam ve Mısır'a giderek fıkıh tahsil etti. Kayseri'ye dönerek birçok talebe yetiştirdi. 761 (m. 1360)’da Kayseri'de vefat etti. Bir dersinde buyurdu ki: Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem” (En büyük hırsız, kendi namâzından çalan kimsedir) buyurdu. Yâ Resûlallah! Bir kimse, kendi namâzından nasıl çalar? diye sordular. (Namâzın rükü’unu ve secdelerini tam yapmamakla) buyurdu. Bir def’a da buyurdu ki: (Rükü’da ve secdelerde, belini yerine yerleştirip biraz durmayan kimsenin namâzını Allahü teâlâ kabul etmez.)  Peygamberimiz bir kimseyi namâz kılarken, rükü’unu ve secdelerini tam yapmadığını görüp, (Sen namâzlarını böyle kıldığın için, Muhammed’in dîninden başka bir dinde olarak ölmekten korkmuyor musun?) buyurdu. Yine buyurdu ki: (Sizlerden biriniz, namâz kılarken, rükü’dan sonra tamâm kalkıp, dik durmadıkça ve ayakta, her uzuv yerine yerleşip durmadıkça namâzı tamâm olmaz.) (İki secde arasında dik oturmadıkça namâzınız tamâm olmaz.)  Bir gün Peygamberimiz birini namâz kılarken, namâzın ahkâm ve erkânına riâyet etmediğini, rüküdan kalkınca, dikilip durmadığını ve iki secde arasında oturmadığını görüp, buyurdu ki: (Eğer namâzlarını böyle kılarak ölürsen, kıyâmet günü, sana benim ümmetimden demezler.) Bir başka yerde de buyurdu ki: (Bu hâl üzere ölürsen, Muhammedin “aleyhisselâm” dîninde olarak ölmemiş olursun.) Ebû Hüreyre “radıyallahü anh” buyurdu ki: (Altmış sene, bütün namâzlarını kılıp da, hiçbir namâzı kabul olmayan kimse, rükü ve secdelerini tam yapmayan kimsedir.) Zeyd ibni Vehb “rahmetullahi teâlâ aleyh” birini namâz kılarken rükü ve secdelerini tam yapmadığını gördü. Yanına çağırıp, "ne kadar zamândır böyle namâz kılıyorsun?" dedi. "Kırk senedir" deyince, "sen kırk senedir namâz kılmamışsın. Ölürsen Muhammed Resûlullahın sünneti [yani dîni] üzere ölmezsin" dedi. Bir mümin namâzını güzel kılar, rükü ve secdelerini tam yaparsa, namâz sevinir ve nûrlu olur. Melekler, o namâzı göğe çıkarır. O namâz, namâzı kılmış olana, iyi duâ eder ve "sen beni kusurlu olmaktan koruduğun gibi, Allahü teâlâ da, seni muhâfaza etsin" der. Namâz güzel kılınmazsa, siyâh olur. Melekler o namâzdan iğrenir. Göğe götürmezler. O namâz, kılmış olana, fenâ duâ eder. "Sen beni zâyi eylediğin, kötü hâle soktuğun gibi, Allahü teâlâ da seni zâyi eylesin" der.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.