Tebliğ ederken bütün sıkıntılara katlandı...

A -
A +
Peygamber Efendimiz buyurdu ki: "Hiçbir Peygamber, benim çektiğim işkenceleri çekmemiştir!"   Burhâneddin İbn-i Ebû Şerîf hazretleri tefsir, hadis ve fıkıh âlimidir. 836'da (m. 1433) Kudüs'te doğdu. İlim tahsili için Mısır’a gitti. Sonra Mısır kadılığına, ardından Kahire'deki Gavri Medresesi'ne müderris tayin edildi. 923'te (m. 1517) Kahire'de vefat etti. “Minhâc Şerhi” isimli kitabında şöyle yazmaktadır: Muhammed aleyhisselâmın Peygamber olduğunu isbât eden delillerden biri de, ne dünya işleri için, ne de âhiret işlerinde hiçbir zaman yalan söylememiştir. Ömründe bir kere yalan söylemiş olsaydı, azılı düşmanları, bunu her yere yaymak için, yarışırlardı. Peygamberliğinden önce ve sonra çirkin bir şey yaptığı hiç görülmedi. Ümmî olduğu hâlde [yâni kimseden bir şey öğrenmediği hâlde], pek fasîh, yâni açık ve tatlı konuşurdu. Bunun için, (Bana cevâmi'ul kelim) verildi, buyurdu. [Cevâmi'ul kelim, az kelime kullanarak, çok şey anlatmak demektir.] Allahü teâlânın, dînini bildirmek için, meşakkatlere katlandı. Hattâ, öyle oldu ki, (Hiçbir Peygamber, benim çektiğim işkenceleri çekmemiştir) buyurdu. Bunların hepsine katlandı. Vazîfesinde hiç gevşeklik göstermedi. Düşmanlarına galip gelip, insanların hepsi emrine girince, güzel ahlâkında, merhametinde, tevâzuunda hiç değişiklik olmadı. Ömrünün her zamanında, herkesin gönlünü alırdı. Kendini kimseden üstün görmezdi. Ümmetinin hepsine baba gibi çok şefkâtli idi. Aşırı merhametinden dolayı, kendine (Fâtır) sûresinin, (Onların yanlış hareketlerinden dolayı üzülme!) meâlinde olan sekizinci âyet-i kerimesi ve (Kehf) sûresinin, (Onların yanlış işlerine üzülüp kendini helâk mı edeceksin?) meâlinde olan altıncı âyet-i kerimesi geldi. Cömerdliği hadden aşmış idi. Bunu frenlemesi için, (İsrâ) sûresinin, (Malının hepsini verecek kadar eli açık olma!) meâlinde olan yirmidokuzuncu âyet-i kerimesi geldi. Dünyanın geçici ve aldatıcı güzelliklerine hiç bakmazdı. Peygamberliğini bildirmeye başladığı zamanlarda, Kureyş'in ileri gelenleri, yanına gelip, (Sana istediğin kadar mal verelim. İstediğin kızı verelim. İstediğin yere başkan yapalım. Bu işten vazgeç!) dediler. Yüzlerine bile bakmadı. Fakirlere ve kimsesizlere karşı merhametli, mütevâzı, mal ve mülk sahiplerine karşı ise, ağır başlı ve ciddî idi. (Uhud gazvesi) ve (Hendek yâni Ehzâb gazvesi) ve (Huneyn gazvesi) gibi en ümitsiz muhârebelerin en korkunç zamanlarında bile, hiç geri dönmedi.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.