Fakîrler için defter tutmayan esnaflar

A -
A +
Bazı dükkânlarda iki defter vardı. Birisine bilinmeyen isimler yazardı ki, hepsi fakîr idi. 
 
Abdullah bin Hüseyn Nâsıhî hazretleri Hanefî fıkıh âlimidir. 373 (983)’de Buhara’da doğdu. Buradaki büyük âlimlerden fıkıh ve hadis ilmi tahsil etti. Buhara kadılkudâtlığı yaptı; ders ve fetva verdi. 447’de (m. 1055) Buhara’da vefat etti. Bir dersinde buyurdu ki:
Allahü teâlâ, adâlet yapmak emrettiği gibi, ihsân etmeyi de emrediyor. A’râf sûresi, ellibeşinci âyetinde meâlen, (İhsân edenlere, elbette rahmetim çok yakındır) buyuruldu. Yalnız adâlet yapanlar, dinde sermâyelerini kurtarmış olur. Amma kâr, ihsân edenleredir. Aklı olan, âhiret kârını hiç kaçırır mı? İhsân, emredilmeyen iyiliği yapmaktır. Ticârette ihsân şu şekillerde yapılır:
Yüksek fiyâtla satıp, bir kimseyi aldatmaktan sakınmalıdır. Zîrâ piyasada on dirheme satılmakta olan bir malı, onbir dirhemden yukarıya satın almak gaben-i fâhiş ile, yanî çok aldanmaktır. Yalan söylemekle çok aldatılan bir müşterî, satıştan vazgeçebilir. Fakîrlerin malını fazla para ile almalı, onları sevindirmelidir. Meselâ, dul kadınların eğirdiği ipliğine, çocukların sattığı meyvelere çok para vermelidir. Bu sûretle çalışanlara yardım etmek, sadaka vermekten dahâ sevaptır. Böyle yapanlar, Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” duasına kavuşur. Çünkü (Alışverişte kolaylık gösterenlere, Allahü teâlâ merhamet eylesin!) diye dua buyurmuştur. Fakat zenginden mal alırken aldanmak iyi değildir. Belki pazarlık edip, ucuz almak lâzımdır.
İmâm-ı Hasen ve Hüseyn “radıyallahü anhümâ”, her aldıklarında pazarlık eder, ucuz almaya uğraşırlardı. Kendilerine: Bir günde binlerle dirhem sadaka veriyorsunuz da, "Bir şey satın alırken niçin uzun pazarlık ederek yoruluyorsunuz?" dediklerinde, "Verdiklerimizi Allah rızâsı için veriyoruz. Ne kadar çok versek yine azdır. Fakat alışverişte aldanmak, aklın ve malın noksân olmasıdır" buyururlardı...
Fakîrlere veresiye verip, parası olmayandan istememeyi niyet etmektir. Borçlusu ölünce helâl etmektir... Büyüklerimizden bazısının dükkânında iki defter vardı. Birisine bilinmeyen isimler yazardı ki, hepsi fakîr idi. Bazı borçlar karşısında isim de yazılı değildi. Böylece kendisi ölürse, kimse fakîrlerden bir şey isteyemezdi. Fakat böyle tüccârlar da en iyi sayılmazdı. En iyi olanlar, fakîrler için hiç defter tutmayanlardı. Bunlar, fakîr bir şey getirirse alır, getirmeyenlerden bir şey istemezlerdi. İşte, din büyükleri böyle ticâret yapardı.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.