Bir ülkenin geleceği ortak zemininin gücünde saklıdır...

A -
A +
Bir ülkenin geleceğine dair en kıymetli umudu; toplumsal çoğulculuğunun ortak zemininin her türlü yıpratılmaya rağmen ayakta kalabilme becerisini gösterebilmesidir.Farklılıklarını zenginliğe dönüştürebilenlerin yani ayrışmanın değil ortak zeminin ayrılmaz asli bileşenleri hâline getirebilenlerin geleceklerinden kaygı duyulmaz. İç bütünleşmesini başarabilmiş, ortak kader de, ortak duygu ve hassasiyetlerde buluşabilen toplumlarda farklı fikirler daha iyiye, daha doğruya ulaşabilmenin fırsatlarını sunar. Tıpkı çeşitli enstrümanın bir araya gelerek oluşturduğu büyük bir orkestradaki uyum gibi. Her enstrümanın farklı sesiyle katıldığı ancak ahenk içinde ortak sesi üretilebilmenin çabasının sergilendiği "senfonik uyum"da olduğu gibi. Bir ülkede de her sesin özgürce dile getirildiği ancak ortak değere dönüşebilen, dışlayıcı değil kucaklayıcı, ayrıştırıcı değil, bütünleştirici ortak bir sesin üretilmesi gibi.İç ahengi kolayca bozulan, farklılıklarını dışlayan ve ötekileştiren, özü değil etiketleri önemseyen, mazruftan çok zarfı esas alan ülkelerin geleceklerine sahip çıkması mümkün değildir.Kurumlarıyla, halkıyla, bireyiyle iç bütünleşmesini başaran ülkeler için gelecek vardır. Kavgalardan, kutuplaşmalardan arınamamış bir ülkenin geleceği başkalarının elindedir.Kendi sorunlarını çözememiş bir ülkenin bugününü yarınına taşıması güçtür. Birlikte yaşama iradesini sarsılmaz bir dirençle ayakta tutabilen, kamu vicdanını önemseyen, toplumsal mutabakatı yerleşik kılan irade, gerçek demokrasinin öncüsüdür.Devlet; kendi sınırları içindeki her varlığı, bir zenginlik ögesi sayarak, herkese eşit mesafede durarak, farklılıkları çatışmanın, ayrışmanın değil zenginliğin, dayanışmanın unsuruna dönüştürerek, ülkedeki her unsuru birbirine balıkçı ağı gibi bağlayarak ve buna göre her unsuru diğerinin besleyicisi, destekleyicisi kılarak milletiyle bütünleşebilir. Bunu başaramayan devlet, ülkesindeki ayrışmaların, kavgaların ve kutuplaşmanın yörüngesine tutsak olur.Halktan kopan, ona yabancılaşan, kendi yurttaşını ötekileştiren bir unsura dönüşür. Ülkesindeki tüm unsurlar, balıkçı ağı gibi birbirine bağlanmak yerine, birbirinin etkinlik alanını daraltan, birbirinin eksiğini gediğini arayan, çatışan ve ayrışan bir görünüme bürünür. Bu durum "balıkçı ağı" modelinden "ağaç dalları" veya "gemisini kurtaran kaptan" modeline dönüşü simgeler.Böylece her unsur kendi sınırlarını belirler ve onun için o sınırlar esastır ve bu sınırlar içinde kendini güvenli ve kudretli kılmaya çalışır. Bunu yaparken bir başka unsurun ya köreltilmesine ya da ortadan kaldırılmasına bel bağlanır. Fitne fesat eksik olmaz. Böylece kutuplaşma ve ayrışma kaçınılmaz hale gelir. Bu durum yıpratıcı çekişmeyi ve bir süre sonra da çatışma atmosferini besler.Bireysel çıkarlar, her şeyin üstünde görülmeye başlanır. Bireysel çıkarlar, yeni kudret alanları üretir ve siyaseti bu kudret alanlarına erişimde araç hâline getirir. Bu durumda toplumsal yarılmalar yaygınlaşır, değerler ayrıştırılır, gelecekten kopuk günü yaşayan ve tesadüflere bağımlı kılınan bir toplum görüntüsü kaçınılmazlaşır. Ülke ve toplum bağışıklığı zedelenir, çözülmeler kolaylaşır. Birlikte yaşamanın asgari müşterekleri yıpranır ve nihayetinde ortak zeminin çöküşü hızlanır.Bu tablo Türkiye'nin geçmişinde özellikle de 1980 ve 1990'lı yıllarda yabancısı olmadığı bir manzarayı yansıtır. Ve bu tablo; inkâr politikalarının, ötekileştirici dilin, kendi insanına, inancına ve tüm değerlerine yabancılaşan bir atmosferin çevrelediği bir Türkiye manzarasıdır.Bugün geleceğine sahip çıkabilen bir ülke olarak; insanını umutla buluşturan, güven veren ve güven duyan ve ona şartsız sahip çıkan, geleceğini başkalarına ve tesadüflere bırakmayarak uzun soluklu stratejik hedef belirleyen, inanç, direnç ve kararlılığını her şartta yitirmeyen, ecdadından aldığı öz güveni yeni nesillerle buluşturan, üretmeyi esas alan, ürettiklerini paylaşan ve hep ileriye ve iyiye yönelebilen ve "balıkçı ağı" modelini yaşayan bir ülke olmamamız için hiçbir neden yoktur.Yeter ki öz güvenimizi yitirmeyelim ve tıpkı bir pergel gibi bir ucumuzla bu topraklara kuvvetlice bağlanalım diğeriyle de dünyayı dolaşalım...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.