IMF vesayeti…

A -
A +

Yedi yıl boyunca ABD'de Clinton'ın Ekonomik Danışmanlar Konseyi Başkanı ve Dünya Bankası Baş Ekonomisti olarak çalışan ve 2001 yılında Nobel Ekonomi ödülünü kazanan Joseph E. Stiglitz "Küreselleşme: Büyük Hayal Kırıklığı" kitabında; "IMF, spekülatif sıcak paranın bir ülkeye giriş ve çıkışını kolaylaştırmıştır. Spekülasyonu kârlı kılan, IMF'nin desteklediği devletlerden gelen paradır. Para buharlaşıp havaya karışmaz. Birilerinin cebine gider, çoğu da spekülatörlerin cebine. Bazı spekülatörler kaybedebilir, bazıları kazanabilir ama toplu olarak bakıldığında spekülatörler, devletin kaybettiğine eşit bir para kazanırlar. Spekülatörleri piyasada tutan IMF'dir" diyor.. Tıpkı yıllardır Türkiye'de olduğu gibi...

1961 yılından itibaren 19 stand-by anlaşması yapılarak 51 yıl boyunca IMF'nin Türkiye'de kurduğu vesayet düzeni, ülkenin ve milletin kayıp yıllarıdır.

İkiz kardeşi Dünya Bankası (DB) gibi Uluslararası Para Fonu'nun (IMF) da temel işlevi ve üstlendiği temel rol ekonomik değil siyasidir. Bağ kurduğu ya da daha doğru ifadeyle ağına düşürdüğü ülkenin kaynaklarına göz koyar ve bunun için o ülkenin seçkinlerinden istifade eder. Bunlar arasından mümkünse kamuoyu için etkili her görev grubundan unsurlar devşirir. Devşirilen bu aktörler, kendi halkıyla bağı zayıf olan seçkinler zümresindendir ve aldıkları borçlarla ülkelerinin ekonomik denetimlerini küresel sermayenin seçkinlerine bağlamanın misyonuyla görevlidirler. Ekonomi-politik denetimlerini yitiren ülkelerden kaynak transferiyle rol üstlenen ve bu hâliyle de aracı kurum niteliği taşıyan IMF'nin bu gönüllü tetikçileri, kendi ülkelerinin seçkin zümresinden ama halkına yabancı, onu kolayca yok sayan, horlayan bir meşrebin ürünüdürler. Varlıkları ve konumları kendi ülkeleri için kurulan IMF vesayetinin sonucuyladır ve bu yüzden ülkelerinin siyasal denklemlerinde belirleyici rol üstlenmeleri, küresel efendilerinin buyruğunun bir gereğidir.

Ağırlıklı olarak İş dünyasından devşirilen bu seçkinler, sivil-asker bürokrasiyi, medya ve siyasi partileri denetim altına alarak bir vesayet düzeni tesis ederler. Bu düzenin; kendi dili, terminolojisi, işleyişi, rol paylaşımı ve etkin bir denetim mekanizması vardır. Kendi değerlerini aşındıran, milletinin köleleştirilmesine zemin hazırlayan ve bilhassa genç nesillerin özgüvenlerini zedeleyerek sadece yaşanan döneme değil geleceklerine de ipotek koyan bir mekanizmanın tesisi anlamına gelen IMF'nin vesayet düzeni, esasen bir ülkedeki tüm vesayetlerin anasıdır.

Devşirilen seçkinin iş dünyasında rolü, taşeron rolüdür. Montajcıdır, bayidir, uzantıdır.
Kendi mikro çıkarlarını (kurum-birey çıkarı) ülkesinin ve milletinin makro çıkarıyla (ülke-millet çıkarı) bütünleştirmek yerine, küresel efendilerinin ve onların ülkelerinin makro çıkarıyla bütünleşir. Yerli olanı hazzetmez, yapılmayanı yapmayı yeğlemez, yüksek teknoloji üretebilmeyi ve böylece başkalarının ekonomi-politik çıkarları yerine ülkesine ve milletine kalıcı eserler bırakabilmeye yanaşmaz. Küresel bağlılıklarından çekinir, küresel efendilere hizmet eden vesayet düzeninin zedelenmesinden çekinir. Onlara yüksek teknolojili ürünler, gerçek yerli markalar ürettiremezsiniz. Bu konuda ısrarcı olursanız, bunun ya ticari yanlışlığından dem vurarak kaçmaya çalışır ya da yabancı markalarla kurduğu kişisel ortaklığın sınırlayıcılığını itiraf etmek zorunda kalır.

IMF vesayeti; üretim ekonomisine soğuktur. Paranın sıcak olanına yakındır. Döviz-Faiz-borsa üçgeniyle başta siyaseti ve ekonomiyi ve onların aktörlerini terbiye etmek ister. Faiz lobileri kurar, medya manipülasyonları, algı operasyonlarıyla terbiye sürecini tehditlerle kalıcılaştırmaya çalışır. Millet iradesiyle başı hoş değildir. Demokrasiyi işine geldiği gibi yorumlar, geniş halk kitlelerinin refahına sırtı dönüktür ve onlar için esas olan mutlu azınlıktır.
IMF vesayetinin kurduğu mekanizmada  belirsizlik esastır. Geleceğe odaklanmak değil günü yaşamak, günü kurtarmak esastır. Buna göre öncelik kalıcı istikrar değil, kendi çıkarları için kontrol edilebilir istikrarsızlıktır. Musallat olduğu ülkenin; kalkınma iktisadı uygulaması, katma değeri yüksek ürünleri üretmesi, uzun soluklu stratejik hedefler belirlemesi, istikrarlı siyasi ortam tesis etmesi, sadece ülkesiyle değil çevresiyle bütünleşmesi, ülke sınırlarının ötesinde kalıcı ve güçlü bağlar kurması, yeni ittifaklar geliştirmesi kurduğu vesayet düzeni için  tehdit unsurudur. Bunu engellemek için elinden geleni yapmaya çalışır. Kumpaslar kurar, maskeli balolar tertipler, kitleleri provoke etmeye çalışır, kontrol ettiği tüm maşaları devreye sokar, kaotik adımlar planlar, yapay karşıtlıklar üretir, fitne-fesat çıkarır, zihinleri bulandırır, algıları yönetir.

Tüm bu hamleler; değerlere sımsıkı sarılarak, her türlü oyuna rağmen millet iradesine sahip çıkarak, başı dik, şahsiyetli, özgüvenli yürüyüşü sürdürerek, gerçekleri algıların önüne koyarak püskürtülebilir.

14 Mayıs 2013 tarihinde son taksiti ödenerek, IMF'nin boynumuza attığı kement kopartıldı. Şimdi sıra; yeniden millet iradesinin tecellisinde. Onun tek yürek, tek bir sesle; Türkiye'nin Türkiye'den yönetilmesini kimse engelleyemeyecek... haykırışında, kararlılığında ve inancında...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.