Koalisyon ve yeniden seçim…

A -
A +

Günlerdir koalisyon seçeneklerini konuşuyoruz. Her gün yeni bir ihtimalin varlığı duyuruluyor ertesi gün bu ihtimalin yerine bir başkasının öne çıkarılmaya çalışıldığına tanık oluyoruz. Görünen o ki, bu durum tüm hükümet seçenekleri bütünüyle tükeneceği noktaya kadar devam edecek. Hükümet seçenekleri başlığı altında azınlık veya koalisyona dayalı modeller arasında akla ve halka en yakın olanların neler olabileceği üzerinde zihinleri zorlarken, hemen herkesin kendi zaviyesinden koalisyon denklemleri dile getiriliyor.

Ancak gelinen noktada anlaşılmıştır ki, seçime muhalefet safında girenlerin hiçbiri hangi denklem altında olursa olsun hükümet seçeneği ortaya koyamamaktadır. Seçimlerde 13 yıldır tek başına iktidar olan AK Partinin yeniden tek başına iktidar olma şansını kaybetmiş de olsa %41 oranıyla birinci parti olması açıkça ortaya koymaktadır ki, hükümet seçeneğini üretebilmeye en yakın partidir. Nitekim seçim sonrası üç muhalefet partisinin genel başkanı söz birliği etmişçesine alelacele AK Partiyle koalisyon yapmayacaklarını kesin bir dille açıklamalarına karşın başta Başbakan olmak üzere Bakanlar Kurulunun neredeyse tüm üyeleri birinci parti olmalarının sorumluluğuyla davranacaklarını ve buna bağlı olarak tüm koalisyon seçeneklerine açık olacaklarını ifade ettiler. Bu yaklaşım iktidar partisinin hiçbir kırmızı çizgi dayatmayacağını ve buna bağlı olarak muhalefet partilerinin de aynı yaklaşımı sergilemelerini beklediklerini gösteriyor.

Görünen o ki, hükümet kurmaya yönelik sahici ve samimi davranış sergilemeyenler için "tekrar seçim" seçeneğiyle karşı karşıya kalındığında zorlu bir süreç yaşanacak. Aslında her parti bugünden o sürecinde hesabını yapıyor. Buna dayalı stratejiler belirlemeye çalışıyor. Koalisyon seçeneklerine dayalı her çabanın sonunda ortaya çıkacak muhtemel olumsuz sonucu, halka en iyi anlatabilmenin hesabı yapılıyor.

Mevcut durumda koalisyon seçenekleri sadece iki alternatife odaklanmış durumda. AK Parti-CHP ve AK Parti-MHP seçenekleri, her gün birinin öne çıkartılarak irdelendiği alternatifler olarak görülüyor. Birincisine daha çok TÜSİAD ve diğer bazı iş çevreleri ve onlarla organik bağı olan medya kuruluşları yakın duruyor. Buna bazı uluslararası mahfilleri de eklemek mümkün. İkinci seçenek için daha çok iki partinin seçmenlerinin beklentilerini karşılayabileceği düşünülüyor. Bu noktada hemen herkesin bu iki seçeneğe kendi zaviyesinden baktığını ve buna göre tercihte bulunduğunu görmekteyiz.

Bu bağlamda ifade edilmelidir ki, bize eski dönemleri hatırlatan zorlayıcı, yapay, ülke ve millet çıkarı yerine dar çevre çıkarlarının güdümünde hükümet formülleri oluşturmak, gazete manşetleriyle algı yönetiminde bulunmak ve bunlara dayalı koalisyonlar oluşturmak Türkiye'nin geleceğine yapılacak en büyük kötülük olur. Böyle bir yol ülkenin istikrarsızlığa sürüklenmesine yol açar ve siyasi kutuplaşma daha büyük ayrışmalara zemin hazırlar.
Bunun için bilinmelidir ki; kapalı kapılar arkasında hükümet belirlemeleriyle geçmişi sabıkalı siyaset dışı aktörlerin, yeni oyunlarına tüm kapıları kapatarak, sahici, samimi, ülke ve millet çıkarı dışında hiçbir gücün etkisi ve çıkarına boyun eğmeyen bir buluşma olmadıkça hiçbir koalisyon modelinin bu ülkeye hayrı olamaz.

Bu zeminde hiç kuşkusuz tüm uzlaşma yolları denenmelidir. Olmuyorsa en büyük ve en kıymetli hakem olan yeniden millet iradesine başvurmak tek çıkar yoldur. Bundan da kaygı duyulmamalıdır. Şimdiden bu yolu, algı yönetimiyle olumsuz yüklemelerle tanıtmaya çalışanların başka hesapları olduğu bilinmelidir. "Erken seçim" vurgusuyla istikrarsızlık şartlandırmasına dayalı yapay bir algı atmosferi oluşturmak iyi niyetli bir çabanın ürünü değildir. Piyasanın enstrümanlarını (döviz, faiz ve borsa üçlüsü) bu çabaların silahları olarak kullanma eğilimi de gözden kaçmamalıdır. Ayrıca şimdiden kamuoyu araştırmaları yayınlamak ve buna göre bugün yeniden seçim olsa bu tablonun değişmeyeceği sonuçlarını çıkarmak gerçekçi ve bilimsel veri niteliğinde değildir.

Henüz tüm hükümet kurmaya dayalı seçenekler tüketilmeden ve bunların sonuçlarının siyasi partiler tarafından halka nasıl anlatılacağı bilinmeden böyle bir ölçüm yapmanın ve buradan sağlıklı sonuç çıkarmanın doğru olduğu söylenemez.

Nitekim geçmiş bize gösteriyor ki; halkın bugüne değin her seçim dönemindeki kararının bir rasyonalitesi vardır. Bu kez de yeniden sandık önüne geldiğinde algılarla gerçekler arasına çekilen sis perdesini aralamayı bileceğine, istikrarın kıymetini anlayacağına, bazı hatalarından ders çıkaranlara yeniden güvenini tazeleyeceğine inancımız tamdır...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.