PKK/PYD-IŞİD tahterevallisinde terörün sis perdesi

A -
A +
Suruç saldırısıyla ortaya çıkan durum, birçok açıdan derinlemesine ele alınması gereken hususlara işaret ediyor. Her şeyden önce tekrar hatırlanmalıdır ki, terör sadece bize yansıtılmak istenen yüzüyle anlaşılamaz. Asıl örtülü olan, gizlenen yüzüyle terörün gerçek içeriği açığa çıkarılabilir. Bu alan gri alandır ama asıl aktörler burada mevzilenmiştir. Asıl gaye burada saklıdır. Bu haliyle terör kavramı sadece kriminal bir nitelik taşımaz aynı zamanda jeopolitik ve jeostratejik esasa dayalı ekonomi-politik kavram olarak da ele alınmalıdır. Yani her terör saldırısının ekonomi-politiğine bakmak gerekir. Stratejik mesajlarını irdelemek gerekir. Çünkü perde arkasında gizlenen aktörlerin gerçek niyetlerine ancak bu bakış açısıyla erişilebilir.
Terör olgusuna yönelik bu genel gerçeklik zemininden hareketle, IŞİD/DAEŞ'i işaret eden Suruç'ta 32 insanın ölümüne sebep olan bombalı terör saldırısının nedenleri ve sonuçları irdelendiğinde birçok husus aydınlanmış olur. Öncelikle görünen o ki, Türkiye'nin iç barışının tesisine yönelik her adım bazı aktörler için önlenmesi gereken tehlikeli adım olarak görülüyor. Türkiye'nin üzerine titrediği çözüm süreci, ne kadar uluslararası çıkarların güdümünden uzaklaştırılarak yerli bir karakterle sonuca yönelik mesafe kaydederse o oranda yeni hamlelerle Türkiye karşı karşıya kalıyor. Bu durum bugün aslında tüm çıplaklığıyla ortadadır. Uluslararası istihbarat networkünün içinden geçtiği Kandil'in; HDP kartını bağımsızlaştırmayarak, sahici ve samimi bir Türkiyelileşme sürecine izin vermeyerek, uluslararası çıkarların güdümünde hareket etmesi meselenin doğru anlaşılması açısından üzerinde durulması gereken bir husustur. IŞİD terörünü fırsat bilip, terörle karşılık vermek, oynanan oyunun dışavurumudur. Bırakınız PKK'ya yönelik silahsızlanma çağrısı beklentilerini, aksine halkın da silahlanmasının istenmesi bir süredir HDP aktörlüğünde maskeli balo olarak cereyan eden, çözüm yaklaşımının gerçek niyetini ortaya koymaktadır. IŞİD terörü bahane edilerek PKK/PYD terör örgütlerinin meşrulaştırılmaya çalışılması, sadece IŞİD terörüne odaklanıp, PKK terörünü yok saymanın âdeta PKK/PYD terör örgütlerine sivil toplum örgütü muamelesi yapmanın nasıl bir oyun olduğu bugün çok net anlaşılmaktadır.
Ortaya çıkan manzara göstermektedir ki, Suriye üzerinde konumlandırılan tahterevallinin bir ucunda PKK/PYD diğer ucunda IŞİD vardır. Bu ikilinin birbirinden beslenen, aynı aktörler tarafından desteklenen taşeron örgütler olarak tahterevallide yer tuttuklarını görmek gerekir. Bu durumu değerlendiren Esad ise bu denklemin içinde rol kapmaya çalışmaktadır. Bugüne değin edinebildiği rol, bu tahterevallinin iki ucu arasında gelgit yaşamasıdır. Bazen bu tahterevallinin bir ucundaki PKK/PYD bazen de diğer ucundaki IŞİD'e ağırlık vererek varlığını sürdürme çabasındadır. PKK/PYD-IŞİD figüranlarıyla sahnelenen oyunun kuralı; tavşana kaç tazıya tut stratejisidir. Esad bazen tazının bazen de tavşanın peşine takılarak nefes almaya çalışmaktadır.
Buna göre net olarak görülmelidir ki, Suriye'de yaşanan tablonun ve Türkiye'de de yaşanması istenen senaryonun figüranları PKK/PYD-IŞİD-Esad üçlüsüdür. Suriye'yi Balkanlaştıran, halkın gerçek hak, adalet arayışını baltalayan, ülkenin ufalanmasına çalışan ve bu haliyle küresel güçlerin çıkarlarına hizmet eden bu üçlünün varlığıdır, davranış biçimleridir. Bu noktada Türkiye'yi sadece IŞİD terör örgütüyle karşı karşıya getirmeye çalışanların üçlünün diğer üyelerini görmezden gelmeleri, bir tuzağın, kumpasın aktörleridir. Türkiye'yi terörü destekleyen ülke konumuna düşürmek isteyenlerin kumpası artık geçerliliğini yitirmiştir. Türkiye bu oyunu net olarak görmektedir. Ancak görülmesi gereken bir başka durum ise; Türkiye'yi yeniden iç savaşa sürüklemek isteyen terör saldırılarının zamanlamasıdır. Yeni bir hükümetin kurulmasına yönelik koalisyon arayışlarının sürdüğü bir dönemde, daha doğrusu muhtemel AK Parti-CHP koalisyon çabasının yoğunlaştırılmak istendiği dönemde tırmandırılmak istenen terör, şüphe uyandırmaktadır. Her şeyden önce hükümet boşluğu mesajı verilmeye çalışılarak, yürütülen söz konusu koalisyon arayışının bir an evvel kurulmasına yönelik bir psikolojik baskı atmosferinin yapılandırılma çabası dikkat çekicidir.
Bu yapılandırma gayreti; iki parti arasında büyük bir uzlaşma zemininin oluşmasına, Türkiye'nin 2023, 2053 ve 2071 gibi belirlediği stratejik hedeflerinin başarılmasına, medeniyet havzasında üstlendiği rol ve halklarla kurduğu gönül köprüsünün devamına, dünyanın sadece Batı'dan ibaret olmadığı Doğu'nun varlığını da önemseyen Asyalı güçlerle ilişkiler geliştiren çizginin sürdürülmesine, IMF vesayetinin tekrar yaşanmamasına, Birleşmiş Milletler yapısının sorgulanmaya devam etmesine, dünyanın 5'ten büyük olduğunun her zaman hatırlanarak, mazlum halkların dayanışmasının desteklenmesine dayalı bir uzlaşmayı içeriyorsa hiç kimsenin şüphe duymaması gerekir.
Yok durum böyle değilse, tekrar Kemal Dervişlerin ülke ye memur edileceği günler hayal ediliyorsa ve buna dayalı koalisyon isteniyorsa şüphemiz sürmektedir. Zaten küresel aktörlerin söz konusu bu koalisyonun kurulmasına bu kadar hevesli olmaları da şüpheleri katmerlemektedir.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.