Barış maskeli oyun ve HDP...

A -
A +
Yeniden seçim sürecini yaşarken, özellikle terör olgusu üzerinden gerçeklerle-algılar arasında yeni bir oyun sahneleniyor. Bu oyun yeniden HDP üzerinden kurgulanıyor, gerçekler karartılıyor ve bu zeminde hemen her aktörün ve onun davranış biçimleri olduğundan farklı gösterilme gayretine giriliyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bizzat inisiyatif alarak başlattığı terörün çözümüne dayalı barış sürecini baltalayanlar, oluşturulan bir sis perdesinin içinde farklı nitelikleri ve tutumlarıyla tanıtılıyor. Yeniden barış kavramı üzerinden maskeler takılmış durumda. Hiçbir sahici ve samimi tutumu kalmamış olanların dilinde barış, pervasızca tüketiliyor. Aslında tüketilen yerli olmasına özen gösterilen yani başkalarının çıkarlarından uzak tutularak, bu ülkenin evlatlarının sahiplendiği ve üzerine titrediği çözüm sürecinin, barış sürecinin ruhudur. Tüketilmek istenen bu yol maksatlı bir yoldur. Dışarıdan kumandalıdır. Türkiye karşıtlarının çıkarlarının içerideki uzantıları, rollerini gereği için devrededir.

Uluslararası istihbarat networkünün içinden geçtiği Kandil, üzerindeki küresel vesayeti doğrudan HDP üzerine yaslayarak, Türkiye düşmanlarının ihale ettiklerini uygulamaya çalışılıyor. Barışı kurşunluyor, çözümü dinamitliyor. Bölgenin 1990'lı yıllara dönmesi için elinden gelen her yolu deniyor. Olmayanı varmış gibi, var olanı yokmuş gibi göstererek, bilhassa bölge halkı üzerindeki etkisini ayakta tutmaya çalışıyor.

Alınmış %13'lük oy oranının ve 80 milletvekilinin kıymetini bilmemek, bunu siyasetin her kanalını ve zeminini değerlendirmek için kıymetlendirmemek aksine bu kıymeti değersizleştirerek yeniden, şiddetin, terörün yörüngesine girmek her şeyden önce alınan oya ve bölge halkına yapılmış en büyük ihanettir!..

Terör örgütünün şehirleri; açtıkları hendeklerle, döşedikleri patlayıcılarla cehenneme çevirmek istemesini, TV ekranlarında devleti kastederek "sen beni tanımıyorsan ben de seni tanımıyorum" yaklaşımı olarak yorumlayan HDP Eş Başkanı Demirtaş'a karşısındaki gazeteci görünümlünün hendek kazmalar üzerinden "o zaman bu şehirlerde PKK/KCK kurtarılmış bölgeler hedefi gütmüyor" aklamasını yapması hep aynı oyunun bir parçası.

Bu oyun barış maskeli oyun. Bu oyun şiddeti, terörü maskeleme oyunu. Sırtımızı halkımıza ve onun verdiği oylara yasladık demek yerine, sırtlarını terör örgütlerine yasladığını ifade edenler, gücünü siyaset yerine PKK'nın tükürüğünde arayanlar bugün hepimizin karşısına geçerek "inadına barış" sahteliğiyle duruyor. Bu sahteliğin aracıları da bol.

HDP'nin seçim bildirgesi açıklandıktan sonra gazetelerinin manşetine "Kandil'e Gandhi'li mesaj" vurgusunu atanlar ve "HDP seçim bildirgesini açıklarken şiddetle arasına mesafe koydu" cümlelerini kuranlar, neyin gerçek olduğu değil, halkın neye inandırıldığı önemlidir ilkesini uygulayan algı tasarımcılarıdır.

Keşke gerçek olsa, keşke HDP; "Yeter artık sen değil benim bu halkın gerçek temsilcisi. Benim bu toprakların çıkarları için halkımın barışı ve mutluluğu için uğraşan. Başkalarının çıkarlarının taşeronu hâline gelmiş bunun için terörü ve şiddeti tek yol olarak gören halkımın temsilcisi olamaz, silahların gölgesinde ve yörüngesinde siyaset yapılmaz. Çek elini, silahını halkımın üstünden, uzak dur benden ve halkımdan, uzak tut silahını bizden. Seni küresel efendilerinle baş başa bırakıyorum. Ben yerliyim ben bu toprakların asli unsuruyum, ben Kürt'üm, ben Türk'üm ben Türkiye'yim. Ben mazlum halkların, sömürgecilerin çıkarları için boğazlaşmasına bölünmesine halkım adına göz yumamam. Beni küresel çıkarların piyonu yapmak isteyenlere meydan okuyorum. Kurda kuşa yem olmayacağız, bir olacağız, gerçek demokrasiyi kimseyi dışarıda bırakmadan birlikte yükselteceğiz. Ve silahlara inat, teröre inat, küresel efendilere ve onun maşalarına inat, Türkiye düşmanlarına inat, inadına barış, inadına demokrasi" dese ve keşke bir gün bunu yapabileceklerine inanabilsek. O vakit her şey çözüme kavuşmuş ve gerçek barış sahteliği yok etmiş olur. Yürekler karartılmamış, zihinler kirletilmemiş, vicdanlardaki kelepçeler sökülmüş olur.

Ancak bunların yaşanmaması için uğraş verenler, aslında HDP üzerinden kendi hesaplaşmalarının da peşindeler. Onlar medyadalar, iş dünyasındalar, bürokrasideler hemen her alandalar ve boyunlarındaki küresel efendilerinin kementlerinin gereğini yerine getirmenin çabasındalar. Onlar aslında en tehlikeli düşmanlar, onlar maskeli, onlar sahte kimlikli, onlar bize benzeyip de bizden olmayanlar.

Hedefleri Türkiye'nin yönetilmesi değil, idare edilmesi yani Türkiye'nin dışarıdan yönetilmesi içeride idare edilmesi. En büyük korkuları; Türkiye'nin Türkiye'den yönetilmesi ve Türkiye'nin tüm mağdurların ve mazlumların sözcüsü, gönüldaşı, umut ışığı olması ve kimsesizlerin kimsesi olması. Ama korkunun ecele faydası yok...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.