Hocalı'da Ermeni ve Rus vahşeti

A -
A +

ABD devlet başkanlarından Kennedy'nin bir ihtarı, 55 yıldan beri aklımda: "Dünyanın neresinde olursa olsun, bir ABD vatandaşına yapılan bir haksızlığı, bütün ABD milletine yapılmış kabul ederim!" Bu ihtarı okuyunca, ciddi bir devlet başkanı böyle konuşur dedim. Fransa Cumhurbaşkanı General de Gaulle de, benzer bir asaletle sesini yükseltmişti: "Dünyanın neresinde bir Fransız vatandaşı yaşıyorsa, bilinmelidir ki, bütün Fransız milletinin kalbi, o Fransız vatandaşının kalbiyle birlikte atmaktadır!" Biliyorum ki, ciddi bir tarih şuuruyla yetişmiş her devlet adamı, her devlet vatandaşı, böyle düşünmekte, böyle konuşmakta ve yazmaktadır. Ben de bir Türk olarak, aynen Kennedy gibi, aynen de Gaulle gibi düşünüyorum. Sevgiye yasak konulabilir mi? Sevgiye sınır çizilebilir mi? Bu bakımdan 1992 yılının 26 Şubat'ında, Azerbaycan'ın Hocalı şehrinde, 613 soydaşımızın Ermeniler tarafından katledilmesinin acısını, 21 yıldan beri yüreğimde hissediyorum. Hocalı'daki o dehşetli katliamı, yaşadığım müddetçe unutmayacağım. Çünkü bir şiirimde de belirttiğim gibi: Azerbaycan yüreğimde bir şahdamardır! Azerbaycan'da yaşayan soydaşlarımız da Oğuz boyundandır, Türkiye Türkleri olarak biz de Oğuz boyundanız. Onlar da Müslümandırlar, biz de Müslümanız! Sevgili Peygamberimiz buyuruyor ki: "Kişi kavmini sevmekle suçlanamaz!" Yunus Emre'nin ifadesiyle "Yaratılanı, Yaratandan ötürü hoş görmek, sevmek" gerekiyorsa, Azerbaycan'da, bizim soyumuzdan yaratılan kimselere karşı, neden kayıtsız kalalım? Ama bilmeliyiz ki Rusya, bizim Azerbaycan'da yaşayan soydaşlarımızı onların da bizi tanımasını sevmesini bilmesini kat'iyyen istemiyor. Rusya, bu düşüncede olduğu için, 1920 yılında Azerbaycan sınırı tespit edilirken Türkiye ile Azerbaycan arasına, Ermenistan dediği toprakları bir kanlı kılıç gibi soktu. Dünyanın hiçbir ülkesinde böyle haince düşünülmüş bir sınır tesbiti yoktur. Rusya bu uygulamayı, Türkiye Türklüğüyle Türkistan Türklüğünü birbirinden ayırmak için ortaya koydu. Bir benzetme yapmak için diyebilirim ki, Dünya Türklüğünün başı Türkiye'dir. Gövdesi Türkistandır. Azerbaycan ise boyundur, boğazdır. Rusya, bizim idarecilerimizin de gafletinden, cehaletinden istifade ederek, başla-gövde arasındaki boyuna, boğaza, kanlı çizmesiyle, 1920 yılında, olanca hıncıyla basmaya başladı. Rus'un bu hain davranışını, Komünist sistem, 1991 yılında kendiliğinden çökünce apaçık gördük ama işin işten geçtiğini çok geç anladık. Şimdi lütfen dikkat buyurun; bizim ticaret TIR'larımız 1991 yılında Azerbaycan'a ve Türkistan'a doğru yola çıktılar. Iğdır'dan Nahçivan toprağına geçtiler. Nahçivan Azerbaycan toprağıdır. Yollarına devam edince, karşılarına Ermenistan toprakları çıktı. Ermeni yetkililer dediler ki: "Size yol vermiyoruz, geçemezsiniz!" TIR'larımız güneye doğru indiler karşılarına İran toprakları çıktı. İran idarecileri dediler ki: "Yasaktır, bırakmayız!" Bu yasaklamadan sonra TIR'larımız Nahçivan topraklarından kuzeye doğru döndüler, karşılarına Gürcistan çıktı. Gürcüler dediler ki: "Bizim topraklarımızdan geçemezsiniz, olmaz!" Gürcistan, Ermenistan, İran topraklarının batısında tekrar Azerbaycan toprakları uzanıyordu. Ermenistan yüksek bir demir perde gibi karşımıza dikiliyordu. Türkiyemizden rahatlıkla Azerbaycan'a ve Türkistan'a geçemiyoruz. "Bu çok mu önemli?" diyorsanız, size derim ki, milyon kere, milyar kere önemli. Yani, ağzınızı ve burnunuzu bantla kapatmak ne ise, Türkiye ile Azerbaycan ve Türkistan arasına Ermenistan topraklarını sokmak da odur. Bu bölünmeyi Stalin yaptı. Stalin, Nazım Hikmet'in önünde secdeye kapandığı kanlı diktatördü. Kâfir ötesi kâfirdi... Yarın devam edeceğim.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.