AİLE- ÖĞÜT

A -
A +
Dikkat et, lokma seni yemesin, sen lokmayı ye!
 
 
 
Müslümanlık kardeşliği emreder
 
Müslüman Türkler, insanlara duydukları saygının gereği yabancılara kendi insanından farklı bir muamele yapmamışlardır, kendi halkına uyguladıkları adaleti başkalarında da aynen uygulamışlardır. Böylece yabancılar Türk idaresinde yaşamak istemişler, Türk himayesine sığınanlar memnun kalmışlar, hatta esaret bile kendilerine ağır gelmemiştir.
Türkler Müslüman olduktan sonra da insanları herkesin uymak zorunda olduğu İslam prensipleri ve Türk töresi ile idare etmişlerdir.
Bu idarenin himayesi sebebiyle de Türklerin hâkim olduğu hiçbir devlette tarihin hiçbir devrinde imtiyazlı, ayrıcalıklı bir sınıf asla olmamıştır.
Herkesin eşitliği prensibi ile hangi cinsten, hangi dinden, hangi ırktan olursa olsun insanların güvenliği ve eşitliği sağlanmıştır.
Bugünün insanı hak, adalet ve eşitlik adına neleri istiyorsa aslında hepsini İslamiyet insanlara vermiştir.
Müslümanlık zaten insanlar arasında eşitliği ve kardeşliği emreder.
Bu eşitlik ve kardeşlik emri kuru laftan ibaret değildir. İslamiyet’e göre “insanlar bir tarağın dişleri gibi eşitlerdir, müsavilerdir...”
İnsan olarak kimsenin kimseye üstünlüğü yoktur olamaz. Üstünlük ancak gönlünde Allaha imanda ve yaşadığı dinî hayata verdiği önemdedir.
Türk İslam tarihinde imtiyazlı sınıf yoktur. Herkes eşittir. İnsanlar arasında ayrıcalık, genetik bir hak tanınamaz. Başka toplumlarda olduğu gibi idareciler sınıfı, asiller sınıfı, din adamları sınıfı gibi sınıflar yoktur. Asiller için, zenginler için ayrı mezarlar yapılmaz.
Türk örf ve inancında Türk devlet adamları da imtiyazlı bir sınıf değillerdir. Onlar da bir insandır... Devlet adamı resmî özelliği sebebiyle üstün olsa da bu onun makamının ona verdiği durumdur.
 
 
 
ŞİİR
 
                        Yanmak
 
Bir okyanus, engin bir deniz, sonsuz bir göl;
Bu deryadan içmeyenin, kalbi olur çöl.
Susamak lazım! İçebilmek için sudan,
Bir su ki ayrılamaz, tattıysa ruh ondan...
 
 
Bilmeyenin onu, farkı kalmaz hayvandan;
Odur ki insanı, üstün kılan insandan.
Belki de bir yol, ama farklıdır yollardan;
Bu yol ki ulaştığı, gayrıdır mekândan...
 
 
Bir okyanus ki, derinlerdedir saklı gizi;
İnersen derinlere, kalır kalbinde izi.
Yanmak lazım! İnmek için derinlere;
Yavaş yavaş çeker, aşka gark eder sizi...
                    Ahmet Emin Odacıoğlu
 
 
 
 
ESKİMEZ KELİMELER
 
KABİLİYET: Arapça bir kelimeden dilimizde kullanılmıştır. Dıştan gelen etkileri alabilme gücünü anlatır. Aynı anlamda istidat kelimesi de kullanılmaktadır ve uzmanlık olmasa da bir konuda içten gelen merak ve arzu olduğunu anlatır. Günümüzde bu kelimelerin yerine yalnızca yetenek kelimesi kullanılmıştır. Türk Dil Kurumu da kabiliyet kelimesinin anlamını "yetenek" diye yazmaktadır.
 
MÜTEHASSIS: Arapçadan dilimize geçen ve uzun yıllar özellikle hekimlikte çok kullanılan bir sıfattı. Bir için içyüzünü hakikatini çok iyi bilen o işe özel kimse anlamındaydı. “Dâhiliye mütehassısı”... Şimdi bu iki kelime de yerini TDK’nın sözlerine bıraktı. Dâhiliye mütehassısı yerine “iç hastalıkları uzmanı” denilmeye başlandı.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.