AİLE – ÖĞÜT

A -
A +
Ah be evlat bilmez misin, “aç aman bilmez, çocuk zaman bilmez”...
 
 
Bize hep azar azar oldu
 
Bize bir nazar oldu, cumamız pazar oldu,
Ne olduysa hep bize azar, azar oldu...
Evet, merhum şairimiz Ârif Nihat Asya’nın da dediği gibi “Ne olduysa bize azar, azar oldu”. Yavaş yavaş kaybettik bütün güzel hasletlerimizi. Yavaş yavaş kaybettirildi... Devr-i Osmanlı’da kapılarda “El-Fettah” yazardı (Her türlü zorluk ve müşkülleri çözen, maddi-manevi bütün kapıları açan) şimdi ise “itiniz” yazıyor. Bizler sadece büyük bir devleti yitirmedik aynı zamanda kültürümüzü, ruhumuzu yitirdik. Bir devlet düşünün ki tamamıyla vakıf medeniyeti ile örülsün başından sonuna kadar. Bu vakıfların bazıları çok ilginçtir değerli okuyucu. Gelinlik çağdaki kızlar için çeyiz hazırlanmasından tutun da kış mevsimlerinde yabani hayvanların beslenebilmesine kadar çeşitli vakıflar kurulmuş.
Peki sözüm ona Batının çılgınlık olarak gördüğü bu hizmetler niçin yapılıyordu? Bunca masraf, emek ne içindi? Cevabı aslında kütüphaneleri doldurabilecek hacmi içeren bir kelimede; “Yaratılanı, sev Yaradandan ötürü”...
Bu naif düşüncenin neticesinde bu denli mükemmel vakıflar kurulabilmiştir. İki Cihan Güneşi, Sebeb-i Saadetimiz, Efendimiz Muhammed Mustafa “sallallahü aleyhi ve sellem”in “İnsanların en iyisi, onlara faydası olandır” hâdis-i şerifini kendisine düstur edinen şerefli ecdadımızın izinden gidebilmek duası ile... Rabbim, şerefli ecdadımız ile birlikte haşr olmayı bizlere nasip eylesin. Amîn...

                 Furkan Kerim Aksoy

 

ŞİİR

                Dünya

İnsanlar niye geldi dünyaya,
Gülüp oynamaya mı geldi bu dünyaya,
Bu kısa ömürde ne gerek var bunlara,
Hakkı anmaya geldik dünyaya.
 
Dünya kısadır ahiret ise sonsuz,
Hayat kısadır insan ise fani,
Can yakmakla ele ne geçer cani,
Hesabı var bu dünyanın hesabı fani
 
İnsanları sevip saymalı her zaman,
Saygıdır insanı yücelten duygu,
İnsan olanda bulunması gerekende bu,
Hesabı var kardeş hesabı var dünyanın.
                                   Mücahit Demirci
 
 
 
UNUTULMAZ HATALAR
Derler ki Titanic transatlantik gemisinin şirketi gemi denize açılmadan az önce geminin ikinci kaptanlığına David Blair yerine daha tecrübeli Charles Lightoller’ı getirir. Blair görev teslimi sırasında üzüntü ile içinde dürbünlerin bulunduğu dolabın anahtarını vermeyi unutur. Gözcü Fred Fleed eğer dürbün olsaydı buz dağını daha erken fark edeceğini söylemiştir. Koca geminin dürbünü yoktur!..
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.