AİLE- ÖĞÜT

A -
A +
Şefkat öyle bir dildir ki, sağır da duyabilir, kör de okuyabilir...
 
 
 
Bir zamanlar...
 
Bayram gününü iple çekip, ne zorluklarla ne ısrarlarla alınan o yeni pabuçları gece baş ucunda uyuyup uyandığında abdestini alıp koşa koşa camiye giden, dedeleriyle bayramlaşan bir nesil vardı bir zamanlar…
Bir zamanlar, dedim fakat çok uzak değil o yıllar. Mesafeler uzak, ah şu mesafeler. Bizi birbirimizden alan şeyler bize çok yakın, biz kendimizden çok uzaktayız. Çocukların, kimsenin birbirine yabancı olmadığı mahallelerinde masumca tekerlek çevirip ‘oyun’ dediği bir zaman değil bu zaman. Gençlerin kitap kitap büyüdüğü, mısra mısra yazdığı zaman da değil. Komşuların soba etrafında çayın samimiyetiyle toplanıp sohbet ettiği bir zaman hiç değil.
Bu zaman nedir bilir misiniz?
Size soruyorum, kendinize sorun diye. Sorun ki, anlayın bizi yarım bırakan değerleri, anlayın ilim irfan peşinde koşturarak yorulmak yerine yeni çağın bağımlılıklarına karşı oturarak yorulan nesli. Şimdiki nesil, geçmişimizin büyük umut bağladığı gençliğimiz. Ve geçmişimiz, gururlanıp güç aldığımız ecdadımız. Onlar bir zamanlar çocuktu. O çocuklar… Bakkaldan laklak alabilmek için büyüklerinin peşinde harçlık diye heyecanla koşturan minik ayaklar… ‘’O çok yaramaz oldu teyzesi aman ha yüz verme’’ diye gülüşmelere sebebiyet veren eski çocuklara ait masum yürekler... Ah o bizim kızlar, bizim oğlanlar, şimdi dede nine oldular. Trafikte şu yeni nesil arabaları görüp korka korka yürürken bir yandan da ona yardım etmeye tenezzül etmeyen gençliğe ithafen ‘’Bizim zamanımızda böyle miydi?’’ diye iç geçiren nasırlı elleri öpülesi emektar teyzeler… Onlar, çocukluğu yeni nesillere devrettiler. Fakat onlar yere düşünce toza toprağa bulanan pantolonun lekesiyle devretmediler masum bir çocukluğu. Değerlerimize karşı kurulan ağlara takılmış bir balık edasıyla terk ettiler o vakitleri ve yüz kızartıcı kusurlara bıraktılar yerlerini.
Şimdilerde çocuklara kızılma sebebi vitrindeki kırık vazo olsa keşke. Gençlerin arasındaki kavgaya sebep olan kitap paylaşamama meselesi olsa sadece, gençler yazdıkları dizelerle yarışsalar birbirleriyle…                
Ben düşünüyorum ki, duruşumuzu fikirlerimizle oluşturmalıyız. Sözlerimiz konuşmalı, düşüncelerimiz tartışmalı başka fikirlerin bedenleriyle. Kalbimiz uyanmalı, büyük bir uyanış gerçekleşmeli Allahü teâlânın İmanla süsleyip güç verdiği yüreğimizde. Hasıl-ı kelam aslını arayanlar olarak kutsal inadımızla, yardım diye çığlık atanlara kulak tıkamasak şimdilerde…
          Fatma Sümeyye Pak-Nevşehir
 
 
 
ŞİİR
 
KAHRAMAN MEHMETÇİĞE
 
Mehmet’im anlatmakla bitmez senin destanın
Afrin’dir al kanınla yazdığın son mekânın
 
Karşımıza erkekçe çıkamayan haçlılar
Terör örgütlerini maşa yapıp kaçtılar
 
Suriyeli garipler neler çekti gör anla
Acının şahitleri, anlatsın da sen ağla!
 
Her daim mazlumların yanındadır milletim
Zalimin ensesinde bak kahraman Mehmet’im
 
Batı’ya el açmadık, millî silah ürettik
İHA’larla gözleyip, SİHA’larla gümlettik
 
Ey dünya, hakikatin gözlüğünü tak da gör
Analar ne yiğitler doğururmuş bak da gör!
 
Hem yerde muzafferiz, hem Atak’la göklerde
Dua  ordumuz da var, gece-gündüz nöbette
 
Hâlâ anlayamadın, tanıyamadın bizi
Unuttuk mu sanırdın kahraman ceddimizi?
 
Kızılelma ülküsü mirastır dedemizden
Bu iman var oldukça, titreyin, korkun bizden
 
15 Temmuz gecesi gördünüz bu milleti
Nasıl dize getirdik FETÖ denen illeti
 
Bizim gençlerimizdi uçağa levye atan
Vatan ve bayrak için tankın önüne yatan
 
Hainlere meydanı bırakmayan annenin
Evladıdır Mehmetçik, bunu artık öğrenin!
 
Şu çakal sürüsünün vur da kökü kurusun
Kahraman Mehmetçiğim, Rabbim seni korusun…
 
                                               Aslı Furuncuoğlu
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.