Dua… Dua eller karıncalanmış...

A -
A +
Duayı kabul eden, dilekleri veren, vermeyi murat edince el açtıran, ancak sevdiği kuluna dua ettiren, sevmediklerinin elini ve dilini bağlayan ve kendisine yönelmekten alıkoyan Allah’ım!
Bizi affet!
Biz, Sevgilinin nuruna lâyık olmaktan uzak düştüğümüz için bu hâle geldik. O'na lâyık olabilmek kimsenin haddi değil. Fakat lâyık olunamayacağını bilmenin liyakati herkesin vazifesi. İşte bu son inceliğe lâyık olamadığımız için bu hâle geldik.
O nur öyle bir nur ki, lâyık olmakta, topyekûn zaman ve mekâna, bu dünyaya ve ötekilere malik olmak var. Bu liyakatten düşmekte de, her türlü mahrumluk ve mahkûmluk. Her türlü mahrum ve mahkûm olduk.
Bizi affet!
O Nur'un vecd ve aşkı üzerimizdeyken, denizlere, yelkenleri ipekten ve çıpaları altından kalyonlar indirdik; karalara da, yolunu viraneye çevirmek yerine mamureye döndüren ordular saldık. Padişahlara "Ayağa kalk, kanun huzurundasın" diye ihtar eden hâkimler yetiştirdik. Müspet bilgiler, medenî aletler, keşifler ve buluşlar, hep o Nur'un kendi fert ve cemiyet aynalarımızda tecellisinden. O Nur'u körleştirince de Şark'ın son 5 asırlık macerası içinde bir zamanlar yaban domuzu hayatı süren Garplının sürü hayvanı olduk.
Son yüz yıl içinde bizi bu hâlden kurtarmak isteyen hiçbir davranış şifa getiremedi. Zira o Nur'a yeniden liyakat ve bu liyakati yeni zaman ve mekâna tatbik etmek şuurlaştırılmadı. Ters yollara sapıldı. Bu ilerinin ilerisi şuurun sahiplerine "mürteci" dediler ve onları, asıl din gözünde suçlu, O Nur'a liyakati sıfıra indirici, vecd ve aşk mahrumu, din ve hikmet cahili kara yobazdan ayıramadılar.
Onları, bize böyle muamele ettikleri için değil, bizi, bu muamelenin altından kalkamadığımız için affet!
Bizi, boynumuza geçirdikleri asırlık idam ipini kravat diye taktığımız için affet! Tek kelimeyle, "Müslüman" yaftası altında Müslüman olamadığımız için affet!
Ve bize; kendi öz yurdumuzda asırlardır lütfen iskâna tâbi muhacirlere benzeyen gerçek Müslümanlara, O Nur'a liyakatin en ileri derecesini bahşet ve ebediyet bestesinden naatımızı, ateşten ahenk helezonlarıyla gönüllere nakşet!
           Taha Ufuk Acar-İstanbul
 
 
 
ŞİİR
 
                GÖNLÜMÜN SULTANINA
 
Hep baktın bize koymadın şart, yemek yaptın üç öğün;
Kızsan da bazen, etmedin tart, şefkatle baktın her gün;
Narin bedenin olsa da kart, hüsnü gönlün sanki bir yün;
Annem 13 Mayıs’tır bugün, senin anneler günün.
 
Ben daha giyerken zıbın, çok ağırdı senin yükün;
Bazen yorgun bazen dalgın, bakardın yettiğince gücün;
Nasıl ödenir hakkın? Kolaysa kantarlarla ölçün;
Sevmek emek, bense ürün; hiç olmadı emekte ölçün.
 
Sen üzülme anne sakın, uzak olsun senden hüzün;
Hüzün uzak sürur yakın, daim gülsün güzel yüzün;
Kalbe yaptın sevginle akın, budur kıymetlisi tüysüzün;
İster yazın ister güzün, oldum senin gecen gündüzün.
 
Evimizin sultanı, babamın sevdası
Oğlunun kahramanı, hem de dahası
Sevgili annem seni çok seviyoruz
Gecikme için kusuruma bakma :))
 
       Ahmet Emin Odacıoğlu
 
GÜZEL SÖZ
 
Bir kimse beni sevdiği için Eshabıma hürmet ederse, Allahü teala onu her türlü kötülükten korur. (Hadis-i şerif)
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.