Akupunktur üzerine bir muhabbet -2-

Öyle ki, bu felsefeye göre “Bir insanda akıl vücut ve ruh bir bütündür. Öyle olduğu hâlde siz bir insanın vücudunu nasıl olur da bölümlere ayırır ve her bir bölüme bir başka hekimin bakmasını önerirsiniz?” denilmektedir.

Bir rivayete göre MÖ 3000’li yıllarda Çinliler tarafından sistemleştirilerek kullanılmaya başlayan bu mükemmel tedavi metodunu Türkler de tarihin ilk çağlarından beri biliyor ve kullanıyorlardı.

Ve geçtiğimiz asırda 1972’de ABD Başkanı Nixon’un Çin ziyaretiyle tanıştığı akupunktur, Batıdaki bilim adamlarınca gerçekten incelenmeye değer bir sağlık yöntemi olarak önce yenilikçi hekimler tarafından kabul görmeye başlamış, ardından konuyu enine boyuna ele alan Dünya Sağlık Örgütü (WHO) akupunkturu etkin bir tedavi metodu olarak kabul etmiştir. Fransa, Almanya, Avusturya, İngiltere gibi Avrupa ülkelerinde ve Amerika’da uzun zamandan beri kullanılmaya başlamıştır.

Hâlen Almanya'da akupunktur tedavisi uygulayan 60 binin üzerinde hekim mevcuttur. Amerika'da 15’ten fazla Akupunktur Akademi Merkezi vardır.

Günümüzde de Sağlık Bakanlığının ev sahipliğinde ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan'ın himayesinde 19-22 Nisan 2018 tarihinde düzenlenen 1. Uluslararası Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Kongresi bu alanda büyük bir adımdır. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan; "Şunu açık ve net olarak ifade etmek isterim; geleneksel ve tamamlayıcı tıp, modern tıbbın alternatifi değil, tamamlayıcısıdır. Tıp ilmi, insanlık tarihiyle yaşıttır. Sorun modern tıbbın geçmişle bağlarını kopararak, bu birikimi yok sayması ve insanın ruh ve beden bütünlüğünü göz ardı etmesidir" demiştir...

 

 

 

 

 

 

Testi gibi çalkalanan, şu faydasız dünyadan;

Bir kaşıklık aşın var, tıkanırsın sonradan.

Aklındakini bırak, itikattakine bak,

Dünya dediğin hane, imtihanına çanak.

 

Vazgeç, dünyanın binbir türlü aldatmasından.

Bak ve gör aydınlığı, hakikat aynasından.

Fezalarda bin çeşit yıldızları saklayan,

Seni elbet görüyor kâinat sofrasından.

 

 

 

 

Ataç gitti, Agop gitti; Agopçular devrede;

Uyan şâir, uyan yazar; kullan aklın nerdedir?

“Arı”cılar, vızıldıyor; onca TV çevrede;

Sanma seni seviyorlar, gizli maksat perdedir;

Beşinci kol, malûm düşman; Siyonist’çe evrede…

 

Ataç gitti, Agop gitti; zehirleri yaşıyor;

Onca kitap, gazetede, sinsice dolaşıyor;

Argosunda, sohbetinde; köyden-köye aşıyor;

Sanma seni seviyorlar, gizli maksat perdedir;

Bölücünün ilk desteği, komşu Sovyetlerdedir…

 

Ataç gitti, Agop gitti; orta yerde dilleri;

Kalem tuttu, kırılaydı; yazmayaydı elleri;

KAYIKÇ’Ali, n’olur dersin, bu gençliğin hâlleri?

Sanma seni seviyorlar, gizli maksat perdedir;

Karamanlı Mehmet Bey’im, acep hangi yerdedir?

                      Derebahçeli/Ali Kayıkçı-Samsun

 

 

 

 

İHTİVA ETMEK: Türkçede artık içermek anlamındaki Arapça kökenli bu kelime “içinde bulundurmak, içine almak, içermek” anlamlarında kullanılırdı. Ayrıca aynı anlamda havi, muhteva, muhtevi gibi kelimeler de anlama zenginlik ve ifadeye kolaylık sağlama açısından bir zenginlikti.

 

TESİR ETMEK: Türkçede “etki” olarak tek anlamda kullanılmaya başlayan “tesir” kelimesi de Arapça kökenli olup kullanım açısından aynı kökten olan birçok farklı anlamda kelimeyle konuşmaya zenginlik katardı. Müteessir, müessir, teessür kelimelerinde olduğu gibi bir şeyde eser ve nişane bırakma, etki etme, sebep olma, hâlleri değiştirme, dokuma, iz bırakma, içe işleme, kederlenme gibi çok daha zengin anlamlarda da kullanılırdı.