Allah bir daha göstermesin

A -
A +
17 Ağustos 1999'da tüm Türkiye hüzne boğulmuştu. Çünkü o gece saat 03:02'de merkezi Gölcük olan 7.4 şiddetindeki bir deprem tüm Türkiye'yi uykusunda yakalamıştı. Yaklaşık 45 saniye süren bu deprem sadece Kocaeli değil, Ankara'dan İzmir'e kadar geniş bir bölgede hissedilmişti. Depremde resmî rakamlara göre 17.480 kişi ölmüş 23.781 kişi yaralanmıştı. 505 kişi sakat kalmış, 285.211 ev, 42.902 iş yeri hasar görmüştü.
2010 yılında yayınlanan Meclis Araştırması Raporu'nda ölen kişi sayısı 18.373 olarak güncellenmişti. Peki ya resmî olmayan bilgiler? Onlara göre en az 50.000 kişi can verirken 100.000'e yakın kişi yaralanmıştı.
Deprem bir sanayi bölgesi olan Marmara bölgesinde ve İstanbul gibi bir metropolde etkili olunca Türk ekonomisini bir hayli zorlamıştı. Hatta Gölcük depreminin bir HAARP (Yüksek Frekanslı Aktif 'Aurora'sal Araştırma Programı) saldırısı  olduğunu söyleyenler vardı. Ve bu saldırı ilk defa "Gölcük depreminde denenmişti. Türkiye Eski Başbakanı Bülent Ecevit depremin bir komplo olabileceğini düşünüp araştırılmasını istemişti. Bunu Ecevit vefat ettikten sonra bir televizyon programına katılan Afete Hazırlık ve Deprem Derneği Başkanı rahmetli Ahmet Mete Işıkara açıklamış deprem sonrası arayıp araştırmasını istemişti. Depremden önce ve sonra gelişen birkaç enteresan olay ise şöyle rivayet ediliyordu:  Depremden önce denizde büyük bir ateş topu ortaya çıkmıştı. Bunu depremden sonra birçok balıkçı doğrulamıştı ve birçok görgü tanığı vardı. Bir de o gece etraf aydınlanmış gece yarısı olmasına rağmen deprem anında daire içlerinde bile eşyalar seçilir olmuştu. Yani gökyüzü rengi değişmişti. Bir diğeri de depremin beklenenden uzun sürmesiydi. Telefonların çalışmaması ayrıca şüphe uyandırmıştı. Bir de şu tesadüflere anlam verilememişti:
Deprem günü Gölcük'te basit bir devir teslim töreninin olmasına rağmen ABD'li ve İsrailli üst düzey komutanların oluşu. Deniz üssünde, hiçbir Türk subaya giriş izni verilmeyen bir ABD deniz altısının oluşu, deprem daha dünya basınına yansımamışken İsraillilerin yardım çalışmalarına başlamış olması... Eğrisi doğrusuyla konuyu tarihçilere bırakarak Allah bir daha göstermesin diyoruz...
              Hilmi Demiryürek-Adapazarı
 
 
 
ŞİİR
 
          Bir gün
 
Mevlâsını seven kullar,
Cemâlini görür bir gün!
Peygambere âşık olan
Rüyâsında görür bir gün!
 
Vâden biter duyamazsın,
Şahâdeti diyemezsin,
Zerre kadar yiyemezsin,
Bala zehir katar bir gün!
 
İnce hesap sorulacak,
Yerler gökler ayrılacak,
Mizan Sırat kurulacak,
Zebâniler sürer bir gün!
 
Bu sırlara akıl ermez,
Câhillere fayda vermez,
Bu dem gider geri gelmez,
Gençlik elden gider bir gün!
 
Yerde gökte meleklerin,
Hak katında dileklerin,
Tabur tabur ümmetlerin,
Levhi kalem yazar bir gün!
 
Gururlanma öleceksin,
Dar kabire gireceksin,
Nasıl cevap vereceksin,
Dilin dönmez olur bir gün!
 
Derviş Yunus der bu işi,
Hak yoluna koysak başı,
Kûnfe yekûn dağı taşı,
Birbirine katar bir gün!
             Yunus Emre
 
 
 
ESKİMEZ KELİMELER
 
ZELZELE: Günümüzde deprem olarak bilinen Arapça kökenli bir kelime olup “ırgalama”, “sarsma”; “yer sarsıntısı” anlamında kullanılmaktadır. “Zilzal” da deprem, yer sarsıntısı anlamında olup aynı zamanda Kur'ân-ı kerimde bir sure adıdır. Kur'ân-ı kerimin 99. suresi,  “İzâ zülzile"dir.
 
MÜCERRED:  Arapça “tek”, “yalnız” anlamlarına geldiği gibi “saf” ve “katışıksız; karışık olmayan” anlamına da gelmektedir. Ama daha çok kullanım alanı bugün somut ve soyut denilen kavramlardan soyut kavramının yerine kullanılırdı. Soyut anlamındaki mücerred kelimesinin karşılığı somut anlamındaki müşahhas kelimesidir.
 
ATASÖZÜ
 
Ne doğrarsan aşına, o gelir kaşığına...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.