Doğru tektir

A -
A +

Son 400 yıldır dünyaya ve hayatın akışına yönelik hâkim bakış açısına sahip paradigmalar biz Müslümanları başarısızlığa uğratmıştır. Oysa neleri kaybettiğimizi hatırlamamız bizi tekrar dünyaya hâkim kılabilir.

Tarihteki yanlışları konuşmak maalesef İslam dünyasını bir kısır döngüye sokmuştur. Unutmayalım ki yanlışlar, döneme ait iç ve dış etkenler ile kişilerin şahsi özelliklerinin yansımasının sonucudur. Doğru ise her zaman tektir. İslam tarihinin Eshab-ı kiram döneminde, Selçuklu ve diğer Türk devletlerinin zafer kazandıkları devirlerde ve son olarak Osmanlı devletinin ilk 300 senesinde doğru olan şeylerin öne çıktığını görürüz. Eğitime nereden başlanmıştır? Elbette ki anne karnından.... Haram lokmayı zehir bilen dedelerimizin hassasiyetini görürüz. Helal lokmayla doyan karınlar, ailede büyüklerinden edebi kolayca öğrenmiştir. Edep Yaradan'a ve her şeye karşı haddi bilmektir. Haddi öğrenen insan; eğitim-öğretimi iyi, faydalı ve güzel insan olmanın yolu bilmiş. Allahü teâlânın razı olduğu insan olunduğunda zaten her güzelliğe kavuşulacağı ise kalplere nakşedilmiş, “insanı yaşat ki devlet yaşasın” sözünün manasını lisan-ı hâl ile ortaya koymuşlar. Yazının başında dedik ya paradigma yanlışları bizi bu durumlara sokuyor. Ne yapacağız peki? Öncelikle son 400 senedir ahir zaman yaşanmaktadır. Ahir zamanın ne ifade ettiğini ve Müslümanın bu zamanda nasıl bir pozisyon alması gerektiğini bileceğiz. Bunu doğru kavramamız, Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarını yeniden başucu kitapları hâline getirmemizle mümkündür. Günümüzde doğru sanılan şeylerin yanlışlığı anlaşıldıktan sonra; doğrular, doğru bir şekilde öğrenilecek. Amel edilecek ve Rabbimizin rızası esas alınacak. O vakit Allahü teâlâ ne güzellikler ihsan edecektir...          Fatih Toprak-Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni         ŞİİR                   Koca Menderes...   Geldi eylül, içimde hicran, içimde hüzün; O acı, maziye sürükler götürür beni… Yapraklar bir bir düşerken Güz’ün, Issız adada sehpa sehpa gezdirir beni...       Gitti dağ gibi Koca Menderes!       Ey deli rüzgâr, artık istediğin gibi es!   Yürüdü sehpaya, dimdik, vakur ve mağrur... “Allah” nidasıyla gök yarıldı; sel oldu yağmur... Sele karıştı gözyaşları, ağlar koca Cumhur! Istırabım, Gayya Kuyusunda yüzdürür beni!       Gitti dağ gibi Koca Menderes!       Ey deli rüzgâr, artık istediğin yerden es!   Yassıada zulüm hanedir, bölüm bölüm... Ne zulümler duydum, duymadım böyle zulüm... Ne ölümler gördüm, görmedim böyle ölüm... Her gece darağaçlarında öldürür beni!       Gitti dağ gibi Koca Menderes!       Ey deli rüzgâr, artık istediğin yerden es!   Yüzyıllar geçse, bitmez bu acı, bu hüzün... Menderes’le ayrılık vakti gelir, her güzün; Yarım kalışıdır, sevdamızın türkümüzün... Bir hicran yarası ki, canımdan bezdirir beni!       Gitti dağ gibi Koca Menderes!       Ey deli rüzgâr, artık istediğin yerden es!   Katlettiler Menderes’i; zincire vuruldu ağızlar... Susturuldu gönüllerden gelen feryatlar... Hançer yarasını, her yurttaş yüreğinde saklar... Devrim lâfı edenler, acı acı güldürür beni!       Gitti dağ gibi Koca Menderes!       Ey deli rüzgâr, artık istediğin yerden es!   Şimdi bu haykırış, feryadıdır bir ulusun! Ey gökyüzü, istersen saç bulutlarını uzun uzun, Sen de boşanacak gözler gibi dolusun! Her damla yağmurun, acıyla doldurur beni!       Gitti dağ gibi Koca Menderes!       Ey deli rüzgâr, artık istediğin yerden es!   Seneler geçti, geçmedi içimdeki sızı... Alına yazılan bir yazı ki, hâlâ okunur yazı... Menderes der ki: "Bu millet hiç unutmaz bizi!" Bir hüzün ki, hem ağlatır hem söyletir beni!       Gitti dağ gibi Koca Menderes!       Ey deli rüzgâr, artık istediğin yerden es!                                      Halil Selami İzmirli     MERAKLI BİLGİLER   DESTANLAR: Milletlerin inanç, fazilet ve millî kahramanlık maceralarının şiir şeklinde anlatıldığı hikâyelere destan deniliyor. Kelime asıl olarak Farsça “dâstân” kelimesinden gelmektedir. Türk dilinde destan şeklini alarak, Türkçeleşmiş bu edebî türün dışında “dillere destan olmak”, deyiminde görüldüğü gibi, başka anlamda da kullanılmaktadır. Destanlara konu olan millî maceralar çok defa tarihten önceki devirlerde veya tarihin kuruluş asırlarında başlar, bazen tarih boyunca devam eder. Destanların oluşumunda efsanelerin ve efsane devirlerinin büyük etkisi olur. Her milletin destanı yoktur. Buna karşı Türkler, destan devri yaşamaktan, yeni destanlar söylemekten, eski destanları derleyip toplamaya vakit bulamamışlardır. Saka, Alp Er Tunga, Oğuz Kağan, Dede Korkut Hikâyeleri, Ergenekon, Manas, Battalgazi Destanı gibi destanlarımız ünlüdür.  
ATASÖZÜ   Cahile söz anlatmak, deveye hendek atlatmaktan zordur!..
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.