Kendini unutmadan…

A -
A +

Dünyaca ünlü bir konuşmacıydı…

Senenin neredeyse üç yüz gününü konferans vermeye ayırırdı.
Dünyanın her tarafında konferans veriyordu.
O gün yine bir konuşmanın sonundaydı.
Kendisini dinleyen yaklaşık yirmi bin kişi ayakta elli patlayasıya onu alkışlıyordu.
Çok duygulandı. Nutku durdu. Gördüğü ilgiden çok memnun olmuştu.
Salondan ayrılırken insanlar elini sıkmak, bir imzasını almak, bir fotoğraf çektirmek için birbirini çiğniyordu…
Birçok zengin ona destekleyici olmak istiyor, kimileri yemeğe davet ediyordu. Her görüştüğü kişinin ortak düşüncesi şuydu:
-Ne kadar etkileyici konuşuyorsunuz?
Bu mükemmel seviyeye geldiğine çok sevindi. Artık herkesin kabul ettiği mükemmel bir konuşmacıydı…
Bu mutluluğunu paylaşmak için telefona sarıldı. Aramak istedi…
O anda eli telefonda dondu kaldı. Bir anda yalnızlığın en kimsesiz noktasına sürüklendi…
Sevincini paylaşacağı arayacağı bir kimsesi yoktu çünkü… O sürekli yollardaydı. Her gittiği yerde alkışlanıyordu… Ama hepsi bu… Bu tercih evlenmesini ve birey olarak hayatını kurmasını engellemişti.
-En büyük yanlışı kendimi unutarak yapıyorum dedi. Sonraki konferanslarını kendine ve çevresine yer ayırarak belirledi.
Evlendi… Çocuklarına kavuştu… Ondan sonra da her konferans sonrası binlerce alkışların hepsine denk bir kutlama telefonuyla mest oldu:
-Konferansın nasıl geçti hayatım…
-Babacığım seni çok özledik.
Hayat aslında buydu…
              Metin Kaymak-İstanbul
 
ŞİİR
 
        BİNGÖL ÇOBANLARINA
 
Daha deniz görmemiş bir çoban çocuğuyum,
Bu dağların en eski âşinasıdır soyum.
Bekçileri gibiyiz ebenced buraların,
Bu tenha derelerin, bu vahşi kayaların.
Görmediği gün yoktur sürü peşinde bizi,
Her gün aynı pınardan doldurur destimizi,
Kırlara açılırız çıngıraklarımızla...
 
Okuma yok, yazma yok, bilmeyiz eski, yeni;
Kuzular bize söyler yılların geçtiğini.
Arzu, başlarımızdan yıldızlar gibi yüksek;
Önümüzde bir sürü, yanımızda bir köpek.
Dolaştırıp dururuz aynı daüssılayı;
Her adım uyandırır ayrı bir hatırayı:
 
Anam bir yaz gecesi doğurmuş beni burda,
Bu çamlıkta söylemiş son sözlerini babam;
Şu karşıki bayırda verdim kuzuyu kurda,
'Suna'mın başka köye gelin gittiği akşam.
 
Gün biter, sürü yatar ve sararan bir Ay’la,
Çoban hicranlarını basar bağrına yayla.
“Kuru bir yaprak gibi kalbini eline al!”
Diye hıçkırır kaval.
Bir çoban parçasısın olmasan bile koyun,
Daima eğeceksin, başkalarına boyun.
Hülyana karışmasın ne şehir, ne de çarşı,
Yamaçlarda her akşam batan güneşe karşı;
Uçan kuşları düşün, geçen kervanları an!
Mademki; kara bahtın adını koydu çoban!
 
Nasıl yaşadığından, ne içip yediğinden,
Çıngırak seslerinin dağlara dediğinden,
Anlattı uzun uzun...
Şehrin uğultusundan usanmış ruhumuzun,
Nadir duyabildiği taze bir heyecanla,
Karıştım o gün bugün bu zavallı çobanla,
Bingöl yaylalarının mavi dumanlarına,
Gönlümü yayla yaptım, Bingöl çobanlarına!
                                      Kemalettin Kamu
 
 
SAĞLIK OLSUN
Cevizdeki yüksek orandaki omega-3 yağ asitleri; kalp hastalıklarını, inmeyi, diyabeti, yüksek kan basıncını ve klinik depresyonu azaltır. Kandaki kolesterol seviyesini düşürür ve kalp atışlarında düzensizliği önler.
Ceviz, göğüs ve prostat kanseri gibi kanser çeşitlerinden korunma sağlar, bağışıklık sistemini güçlendirir.
Ceviz, iyi kolesterolün artmasına yardım eder.
Ceviz, kan damarlarının iç tarafının pürüzsüz ve düzgün olmasını sağlayarak, kan-damar sisteminin rahatlamasını sağlar.
Beyne benzeyen ceviz, kavrama ve anlamayı geliştirir.
Cevizdeki yağ profili, fitosteroller ve magnezyum, safra taşı oluşumunun önüne geçer.
Ceviz, antioksidan özelliği dolayısıyla kardiyovasküler ve sinir sistemine zarar veren parkinson ve alzheimer gibi çok kuvvetli hastalıkların gelişimini erteleyebiliyor.
Cevizin içinde, manganez ve bakır bol bulunur.
 
ATASÖZÜ
 
Âlim unutur, kalem unutmaz...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.