Poyraz ve Deniz

A -
A +

Yıllar önce birbirini hiç tanımayan iki genç varmış. Bunlar birbirlerini hiç tanımaz konuşmazmış. Çünkü şehirleri farklıymış. Kızın adı Deniz oğlanın adı Poyraz’mış. Deniz güzel, orta boylu, gözlüklü tatlı bir kızmış. Poyraz ise alımlı, uzun boylu, yakışıklı biriymiş. Bunlar bir gün bir sayfada tanışmış. Poyraz Deniz’e âşık olmuş. Söylemiş hemen ama Deniz ilk başta “yok” demiş, çünkü sonunun iyi olmayacağını biliyormuş. Kendisi üzüleceğini tahmin ediyormuş ama Poyraz söz vermiş üzmeyeceğine dair. Deniz de ne yapsın inanmış, kaptırmış kendini Poyraz’a...

Öyle bir aşkla bakıyormuş ki gören şaşkın bakışlarını alamıyormuş. Çünkü aralarında o kadar mesafe varken onlar sevgilerinle bütün engelli yok etmişler. Poyraz annesiyle telefonda konuşturmuş Deniz’i. İlk erkek arkadaşıymış, masumca davranıyormuş. Deniz de bütün ailesiyle konuşmuş, çünkü Poyraz'ı gerçekten sevmiş; ona “dünyam” demiş. En önemlisi “adamım” demiş herkese karşı gelmiş. Poyraz için ailesiyle arkadaşlarıyla arası bile açılmış ama Deniz'in gözü bir tek Poyraz’ı görüyormuş. Onu öyle sevmiş ki anlatamıyormuş içindeki duyguyu...
Aynı şehirde okuyacaklarmış ama sonuç hüsran olmuş. Çünkü Poyraz yarı yolda bırakmış Deniz’i. Deniz'in dünyası yıkılmış, günlerce ağlamış hastalanıp yataklara düşmüş ama Poyraz’ın umurunda olmamış. Çünkü Poyraz Deniz’e ihanet etmiş. Deniz hiç unutmayacakmış Poyraz’ın yaptığını… Gece kutlamaya gittiğini veya bir başkasıyla konuştuğunu unutmayacakmış işte. Deniz haklı tabii, kimse kaldıramaz bunu ama artık Deniz de kendi yoluna bakıyormuş; hayalleri yokmuş mesela. Çünkü hepsini Poyraz alıp götürmüş. Deniz ailesine iyi olacağına dair söz vermiş, öyle de oluyormuş. Poyraz da kendi yoluna bakıyormuş zaten.
Deniz kendini iyileştirmiş ve artık kimseye güvenmemesi gerektiğini öğrenmiş. Poyraz’a teşekkür bile edebilirmiş üzmüş olsa da. Denizi mutlu eden tek kişiymiş. İyi ki varmış Poyraz, hayatı Deniz’e gösterdiği için...
              Gamze Yavuz
 
 
ŞİİR
 
 
      Sılaya özlem
 
Masmavi çağların derinliğinde
Karlı dağlar ile ölçtüm boyumu.
Bir seher vaktinin serinliğinde
Aldım avucuma içtim suyumu.
 
Değersiz kişinin adını anmam
Onursuz güzelin aşkıyla yanmam
Verdiğim sözümden geriye dönmem
Dünyaya değişmem kendi huyumu.
 
Gittiğim her yerde sevgi dağıttım
Benliğimi tevazuyla eğittim
Yağmur oldum yürekleri soğuttum
Nefreti öldürüp kırdım yayımı.
 
Şikâyetim yoktur çeksem de cefa
Yoldaşım edeptir elbisem vefa
Şükrettim hâlime binlerce defa
Kurt ile kuşlara verdim payımı.
 
İçim nasıl ise öyledir dışım
Yeni bir baharı müjdeler kışım
Sıladan ayrılık gönlümde hışım
Her gece rüyamda gördüm köyümü.
 
           Kadir Fidan-Dağların Şairi
 
 
SAĞLIK OLSUN
 
ÇOK ÇİĞNEYİN
Toplum olarak çiğneme kültürümüz var mı? Tokluk hissinin yeme sürecinde alınan tat duyusu olduğunu biliyor muyuz? Aslında bir lokmayı uzun süre çiğner isek hem sindirimi ağızda başlatmış oluruz. Hem de her çiğnemede dilimizdeki tat alıcılar sayesinde beynimize sürekli tat duyusu göndermiş oluruz. Çok çiğnemek, yeme süresini de uzatır. Tokluk hissi zaten ortaya çıkacaktır. Örneğin yemek sırasında bir dilim ekmeğinizin 5 parçaya bölündüğünü varsayın. Her bir parçayı 30 çiğnemede yediğinizi hesaplayın. 5 parça 30 çiğneme sonucu toplamda 150 çiğneme işlemi olur. Bu da 150 sefer beynimizin tokluk merkezine tat duyusu göndermesi demektir. Az çiğneyen ise her bir lokmayı 10 kez çiğnediğinde toplamda bir dilim ekmeği 50 çiğnemede yer. Beyine 50 çiğneme duyusu gönderildiği için tokluk hissi daha geç ortaya çıkacaktır. Sonuçta aynı tokluk hissini sağlamak için bir dilim ekmek yerine 3 dilim ekmek yenmiş olacaktır.
 
ATASÖZÜ
 
Dost başa bakar, düşman ayağa...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.