Dedede izzet, torunda zillet -2-

A -
A +
Bizi asıl amacımızdan, işimizden alıkoyan ve gözümüze perde indiren bu ithal kültür pınarının zehirli ve kirli suları Osmanlı Devleti'ni nasıl asıl değerlerinden ayırmış ve yıkmayı başarmış ise bu menfaatçi ve hodkâm, bencil bireyler oluşturma konusunda gençliği zehirlemeye devam ettiği bir gerçektir. Lakin birçok şeyi bildiğimiz hâlde nefislerimize laf geçirememe hâlini de itiraf etmeliyiz. Yine çoğumuzun istediğini kolayca elde ettiği şu devirde, çabucak değerinden vazgeçtiğimiz eşyaların hep bir yenisini ve pahalı markalısını istediğimiz de bir o kadar gerçek değil mi? Ne var ki vakit geçtikçe istediklerimizin olduğunu ama mutluluğumuzun azaldığını hissederiz. Kaliteli görünen ancak sadece ucuz etiketten ibaret rakipler seçerek aslında kendimizi tüketim yarışının içinde buluruz. Fakat şu da bir teselli kaynağıdır ki artık dünümüzü bugünümüzü sorgulamaya başladık. Şöyle ki, her şey gibi bu hevesin de geçici olduğunu bilerek, bizi biz yapan değerleri araştırmaya yöneliriz. Sonrasında bu durumdan sıkılmaya, aklıselim düşünmeye ve yaşamaya başlayıp öncelikle kalbimizin ferahladığını duyarız. Daha öncesinde yaşadığımız tüm saçmalıkları bir kenara bırakarak mal ve mevki sahipliğindeki asıl kaliteyi insanın aklında ve kalbinin temizliğinde aramaya başladığımızı sezeriz. Maksudumuzun mabut olmaması için de kendimizi bu boş işlerden sakınarak aklımız ile nefsimizi yarıştırırız. Sonucunda işlediğimiz çoğu hatanın nefse bağlı olduğunu ve bizi kurtaracak olan şeyin sadece akıl sahipliliğinde vaki olanı düşünürüz. Ancak doğruları öğrenip yaşamak için kendi kafamızla aklımızı zorlamakla bizi felakete götüreceğini de biliriz. Bu yüzden uygulayacağımız ahkâm-ı islamiyye’nin kuralları ile bizi en doğru yola çıkarması, rahatlık içinde yaşamamızdan ayan olacaktır...             Merve Tekin       ŞİİR  
          Akıl ermez   Akıl ermez şu faninin işine Azgın nefis gemi azıya binmiş Ecel bakmaz hiç kimsenin yaşına Bir bakmışsın sultan tahtından inmiş   Mal toplayıp benim dedin hep bunlar Afyon gibi uyutulmuş hap bunlar Dolmadan boşalan birer kap bunlar Pervane ateşin, aşkına yanmış   Dünyanın ahvalin, tanıyan azmış Hedefsizce yemiş, içmiş ve gezmiş Unutmuş sonunu yolundan azmış Göz kapalı, dolap ardınca dönmüş   Üç-beş günlük ömre, bin günlük azık Gayrıya sermayen olacak yazık Ameller özürlü, niyetler bozuk Hafif bir rüzgârla, çırağın sönmüş   Hani nerde, murat ettiğin nerde Cennet arzularsın, yattığın yerde Bir hayal peşinde gittiğin gör de Çöldeki serabı, su buldum sanmış   Sona geldin, koşar iken hız ile Tükendi mevsimler, uzun yaz bile Kışı geçtik, bahar ve güz nafile Yeni bir baharı, gözleyen kanmış      İbrahim Saygılı/Kahramanmaraş
      MERAKLI BİLGİ   JÜBİLE: Bir mesleğin veya önemli bir olayın yirmi beşinci veya ellinci yılını başarıyla bitirmiş olanların, onuruna yapılan tören veya etkinlik. Jübile kelimesi İbranice “İobel” veya “yobel” kelimesinden alınmıştır. Anlamı da “koç boynuzu” demektir. İbranilerin, inanışlarına göre her 50 yılda suçları bağışlanır, böylece tam bir sükûn ve dinlenme yılına girilir. Bu yıl, koç boynuzundan yapılma borularla ilan edilir. Yahudilerde ise 50 yılda bir jübile ile borçlar affedilir; köleler, esirler azad edilir; inanışlarına göre Roma’ya gelenlerin bütün günahları affedilir. Hıristiyanlarda da 50 yılda bir jübile yapmak gelenek hâlini almıştır. İnanışlarına göre Roma’ya gidenlerin kilisece günahlarının tam olarak bağışlandığı imtiyaz yılı ve bağışlama yılı olduğu kabul edilir. Yahudilik ve Hıristiyanlıkta böyle uzun bir tarihe sâhip jübile, ülkemizde de hayat ve meslek yılları için kullanılmaktadır. Özellikle belli bir süre sporla uğraşanları uğurlamak için yapılması âdet hâline gelmiştir.  
ATASÖZÜ   Aza kanaat etmeyen çoğu hiç bulamaz...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.