Toplumsal huzurun anahtarı

A -
A +
Saatlerce düşünürüm; geçmişi, şimdiyi en çok da geleceği. Kendimle, çevremle ve ülkemle ilgili geleceği... Bu bağlamda aklıma gelen klişeleşmiş bir söz var; gelecek 5 yıl içerisinde kendinizi nerede görüyorsunuz, biz bu sözü gelecek 5 yıl içerisinde ülkenizi nerede görüyorsunuz olarak değiştirelim. İşte bu soruya cevap aramak için yazıyorum aslında. Yazımın sonunda temennim odur ki; umarım geleceğe umutla bakıyoruzdur.
Ülkemiz Norveç, İsveç, İsviçre, Belçika vb. ülkelerle kıyaslanabilecek bir ülke değildir. Çünkü jeopolitik konumumuz buna müsaade etmemektedir. Bugünü problemsiz tamamlamış olsak bile yarın bir problemle uyanmayacağımızın bir garantisi bulunmuyor. Doğal olarak, sınır ülkeleri ile problemleri bulunmayan, halkı içinde kutuplaşmanın sınırlı olduğu hatta kutuplaşmanın olmadığı, ekonomik sıkıntıları olmayan bu ülkelerle ülkemizi kıyaslamak teoride mümkün olsa da pratikte mümkün değildir.
Ancak ülkemizin içinde bulunduğu kutuplaşma iklimini tersine çevirmek yine biz yurttaşların elindedir. Aynı coğrafyada yaşayan, yaşamak zorunda olan yurttaşlar olarak birbirimize karşı saygı ve sevgi dilini kullanmak zorundayız. Zorundayız diyorum, çünkü mutluluğun ve huzurun kapısı tek anahtarla açılmıyor. Huzur ve mutluluğa açılan bir kapı var ve bu kapının birçok kilidi var. Tüm anahtarları tek elde toplamak ise mümkün değil. Bu nedenle farklı görüşten farklı düşünceden insanlara saygı duymalıyız ve bu kapıyı birlikte aralamalıyız. Bunu mutlu ve huzurlu yarınlar için yapmalıyız.
Burada şunu da ifade etmeliyim; insanların kırmızı çizgilerine basmadan, hassasiyetlerini dikkate alarak yaşamaya özen göstermeliyiz. Fikirlerimizi savunurken kendi fikrimizden başka bir fikrin de olduğunu hatta onun doğru da olabileceğini idrak ederek tartışmalıyız. Ancak olaylar karşısında hakkaniyetli davranmazsak ve çıkarlarımız doğrultusunda karşımızdaki insanların düşüncelerini hiçe sayarsak ne toplumsal huzurdan bahsedebiliriz ne de geleceğe umutla bakabiliriz.
            Mehmet Ertan Yiğit
 
 
ŞİİR
 
                 Kızılay
 
Kara gün dostu Kızılay'ım ben
İyiliği yardımı düşürmem elden.
Düşenin dostu olmaz derler
Fakirin, düşkünün dostuyum ben.
 
Nerede bir kara haber duysam
Hemencik oraya koşarım ben.
Fakire, düşküne yardım ettikçe
Mutluluk duyar, coşarım ben.
 
Yararın çoktur yurda Kızılay
Nerde bir felaket, orda Kızılay,
Savaşta, yangında, depremde, selde
İlaçtır bilumum derde Kızılay.
 
Hepimiz Kızılay pulu alalım
Kızılay'ın gücüne güç katalım.
Kızılay sarsın yaralarımızı
Dinsin bu güzel yurtta sızı.
               
     Mustafa Uzelli-İstanbul
 
 
SAĞLIK OLSUN
 
AKUPUNKTUR VE KİREÇLENME TEDAVİSİ: Kireçlenmenin tedavisinde, akupunktur tedavisi bilinen tedaviler arasında en etkili olanıdır. Çünkü akupunktur eklem yerlerindeki çapraz bağları ve bağ dokularını kuvvetlendirip, kanlanmasını sağlar. Boyundaki yapısal bozukluğu tedavi ederek, beyne kan ve oksijen gitmesini sağlar. Sindirim sistemini düzenleyerek hastanın kabızlık, gaz, şişkinlik gibi şikâyetlerini ortadan kaldırır. Ödem çözücü özelliği sayesinde, kireçlenme olan bölgelerde kıkırdak doku ve çevresini rahatlatır, böylece o bölgelerde damarlar ve sinirlere yapılan baskıyı önler. Kasların bağların eklem ve eklem kapsüllerinin beslenmesini ve çalışmasını sağlayarak fleksibiliteyi yani esnekliği artırır. Kireçlenme durumunda, zaman içerisinde o kireçlenen bölgenin kanla beslenmesinde yetersizlik görülür; bununla birlikte hareket azlığı yaşanır. Akupunkturla o bölgenin kanla beslenmesini sağladığınızda zaman içerisinde problemli eklemler ve çevresindeki bağ dokuları tedavi edilmiş olur. Rahat hareket etme imkânı sağlanır. Böylece kireçlenme vakasından kaynaklanan problemler giderilmiş veya en aza indirilmiş olur. Eklem sıvısı normal salgılanmaya başlar. Eklemde sürtünme, şişlik ve ısı artısı yok olur. Akupunktur tedavisinin hiçbir yan etkisi yoktur. [Kaynak: maraşakupunktur.com]

ATASÖZÜ

Danışan dağı aşmış, danışmayan düz yoldan şaşmış!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.