Aile içi şiddet -2-

A -
A +
Aile içi şiddete el atmak istemiştik dünden bugüne… Dedik ki insan, hiç en yakınındakini, hatta kendisini döver mi ki ne? Buradan şunu akıl etmesini bekledik gerçi, yani eş demek nedir bir düşünsene… Senin aynın demek… Senin yarın demek… Seninle bir olan demek… Ama nafile… O ki o senin namusun olmuş… Senin sırdaşın olmuş… Senin bir yastığa baş koyduğun arkadaşın olmuş… Sonra beyefendi sen kalk öfkelendin diye… Gücün yetiyor diye… Kimse bir şey demiyor diye… Vur sen eşine… Bir düşünsene… Onun sana gücü yetseydi de o seni böyle olur olmaz zamanda dövseydi… İster miydin harbiden… Delikanlıca söyle, ister miydin? Sille tokat girseydi… Bu, hiçbir medeni insana yakışmaz… Hiçbir töreye yakışmaz… Hiçbir inanca yakışmaz… Hiçbir kanuna uymaz… Hele bizim töremizde örf ve âdetimizde kadına asla el kalkmaz… O kadar ki değil kadına el kalkması, bir erkeğe bile eğer yanında kadını varsa el kaldırılmaz… Bu çok ayıp sayılır… Kadın bizim kültürümüzde bu kadar değerlidir… Bakmayın şimdi hanımının yanında kocayı tekme tokat dövenlere, bakmayın yanında çoluk çocuğu var iken ağzını bozarak sağa sola hakaret edene… Biz insanlıktan söz ediyoruz insan olandan… Medeniyet dediğin zaten son dişini de kaybetmiş çoktan… Keşke ben bunları bizim babadan öğrenebilseydim… Keşke babadan öğrenmesem bile büyüdüğümde babama öğretebilseydim… Ya! Bir kadına “gücü yetiyor” diye erkeğin şiddet uygulaması kadar utanç verici bir şey olabilir mi? Ama gel gör ki adam nüfus cüzdanında erkek… Hele öyleleri var ki haberlerde izlerken insanın kanı donuyor… Allah böylelerini kimsenin başına vermesin ibret mi ibret… İnsan haberlerini izlerken bile bunalıma giriyor… Adam çoluk çocuğuna ettiği eziyet yetmiyormuş gibi bir de nereden buluyorsa bir silah buluyor, gelip evde çoluk çocuk acımadan kim önüne gelirse insafsızca vuruyor… Kendi de intihar ediyor… Rabbim akıl fikir versin cümle düşünce fukarasına… Rabbim sabır versin kocası 'soğan erkeği' olup da kendisine el kaldırana…             Süleyman Çelik-Karaman     ŞİİR                      Kusur arama!   Kıt-kanaat aklına nefsin muhtar olunca Züccaciyeyi yıkıp filde kusur arama! Sevgisiz yüreğine kin ve nefret dolunca Fitne ihata etmiş dilde kusur arama!   Her sakallıyı dede, herkesi dost belleme;    Dört duvardaki esrar gizli kalsın, elleme. Yangın varsa “su” taşı; körük çekip yelleme… Etekler tutuşunca, yelde kusur arama!   Arı -kır çiçeğinden- bal yaparken kovanda, “Aklı havada gezen” su dövermiş havanda… Dimdik duramıyorsan “hak bildiğin” davanda Aşiyan bozulunca dalda kusur arama!   Bindirirler dolmuşa “doldurup da gazını” Baban anan çekmezken, kim çeker ki nazını? Eline verecekler başkasının sazını Akort tutturamazsan, telde kusur arama!   Mutluluk; gülen bir yüz, tatlı bir dilmiş meğer… Huzur dolu bir yuva, dünya mülküne değer! Bülbül görünümünde karga olursan eğer, Dikeni batacaktır, gülde kusur arama!   Damlayı tanımadan okyanusa dalınmaz, Namert kazanındaki suya bulgur salınmaz! Akıl fukarasından “zinhar” öğüt alınmaz… “Pusulayı şaşırıp” yolda kusur arama!                                   Ahmet Feyzoğlu         MISRA-I BERCESTELER      (seçilmiş mısralar)   “Âdemoğlu âleme üryân gelir üryân giderNâle vü efgân ile giryân gelir giryân gider” Taşlıcalı Yahya “İnsanoğlu dünyaya çıplak gelir, çıplak gider; feryat ve inlemelerle ağlaya ağlaya gelir ağlaya ağlaya gider” anlamındadır. Gerçekten de insanoğlu kim olursa olsun dünyaya gelirken farklı bir durumu yoktur. Dünyadan giderken de yine herkes gibi gözyaşları içeresinde gidecektir. Ve dünya hayatı da hangi durumda ve konumda olunursa olunsun baştan başa tasa, gam, keder ve üzüntü ile doludur. Stres ve sıkıntı içinde olmayan hiç kimse yoktur. Bu yüzden de bu dünyada huzur ve mutluluk arayan bu aradığına bir türlü kavuşamaz. Öyleyse bu dünyanın geçici olduğunu bilip bu dünyaya bel bağlamamak en büyük erdemdir.                *** “Âsaf’ın miktarını bilmez Süleyman olmayanBilmez insan kadrini âlemde insan olmayan” Ziya Paşa “Hazreti Süleyman gibi arzuları Âsaf gibi bir vezirin kıymetini bilemez; bu âlemde kendisi insan olmayan (kimse de)  insanın kıymetini bilemez” anlamındadır. Bir insanın insan kıymetini bilmesi için önce kendisinin insan olması gerekir. Dolayısıyla makam mevki veya yetki sahibi birinin nitelikli insanın değerini bilip anlaması için de önce kendisinin nitelik sahibi olması gerekir. [Mısra’da ismi geçen Âsaf da Hazreti Süleyman’ın veziridir.]  
ATASÖZÜ   Tavşan dağa küsmüş, dağın haberi olmamış...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.