Tarih milletlerin hafızasıdır -2-

A -
A +
ATASÖZÜ   Çok konuşan çok yanılır...     Ülkemizdeki okullarda, yabancıların yazmış olduğu tarih eğitimini alan bir bireyin, tarihindeki kahramanlarını, liderlerini, padişahlarını, ilim insanlarını örnek almalarını bekleyebilir misiniz? Bu eğitim sistemi ile nesillerimizden; Sevgili Peygamberimizi, dört halifeyi, Atilla, Mete Han, Bumin Kağan, Oğuz Han, Alp Arslan, Melikşah, Tuğrul Bey gibi isimleri öğrenmeyi bekler misiniz? Dede Korkut’u, Gazneli Mahmud’u, Babür Şah’ı, Selahaddin Eyyubi’yi, Osman Bey'i, Fatih’i, Yavuz’u, Kanuni’yi, II. Abdülhamid’i bekler misiniz? Evliya Çelebi’yi, Şeyh Edebali’yi, Ahi Evran’ı, Ali Kuşçu’yu, Uluğ Bey'i, Takiyüddin’i, İbn-i Haldun’u, Ali Şir Nevai’yi, Akşemsettin’i, Mimar Sinan’ı, Piri Reis’i, Barbaros Hayreddin Paşa’yı bekler misiniz? Nasreddin Hoca’yı, Ahmet Yesevi’yi, Abdülkadir Geylani’yi, Mevlâna’yı, Hacı Bektaş-ı Veli’yi, Hacı Bayram-ı Veli’yi, Yunus Emre’yi, Farabi’yi bekler misiniz? Biruni’yi, Harezmî’yi, Fuzuli’yi, Itri’yi, Karacaoğlan’ı, Nizam-ül Mülk’ü, Süleyman Şah’ı bekler misiniz? Tarihimizdeki nice büyük şahsiyeti anlama ve idrak etmelerini bekleyebilir misiniz?  Okullarımızda verilen mevcut tarih eğitimi ile nesillerimiz, maalesef ki gerçek tarihi öğrenememektedir. Öğretmenlerimizin müfredat baskısı ile sınırlanması, ders kitaplarındaki birçok bilginin yanlış ve objektif olmaması, derslerde ahlak, doğruluk, adalet ve hakikat gibi manevi değerlere yer verilmemesi doğru tarih eğitiminin önündeki en büyük engellerdir. Resmî tarih anlayışı ile nesillerin zihinleri darmadağın edilmektedir. Tarih derslerinde İslam ve Osmanlı’ya dair ne varsa hepsi kötülenmektedir. Öyle ki bu millet, maziyi yok sayarak Türk Milletinin tarihini 1923 yılında başlatan profesörler de görmüştür... Yazının başlığında "Tarih milletlerin hafızasıdır’’ dedik. Eğer ki hafızamızı kaybetmek istemiyorsak tarihimize değer vermeli ve onu doğru kanallardan öğrenmeliyiz. Dizilerde reyting uğruna katledilen tarihi değil, nitelikli âlimlerimizin kitaplarında yazılı olan tarihi öğrenmeliyiz...             Adil Kaan Söylemez-Tarih Öğretmeni     ŞİİR         Miracımız   O, Resûller, Resûlü; Zamansa âhir zaman; Hakkın en mümtaz Kulu; Farz oldu Ona îmân!..   Şefkâti, şefâati, Bildirdi, hakîkati; Anlatılmaz tâkâti; O, ne müthiş imtihan?   Yakınları isyanda, Sabrın zirvesi onda! Zafer geldi sonunda; Huzûra erdi cihân!..   Neydi, o ezâ, cefâ? Böyle mi olur vefâ? Kiminleydi o kafa? Buldular sonsuz figan!..   Sardı hareketiyle, Fethetti, davetiyle, Güldük bereketiyle; Kurtuldu teslim olan!..   Bakmaz dünya tahtına, Bindi Burak atına, Mîrâcla Hakk katına; Odur merdiven bulan!..   Bizim de Mîrâcımız, Beş vakit namazımız; Rızâdır, kazancımız; Mesut, erken uyanan!..   Kula kul etme Rabbim! Habîbin, Peygamberim; Affın umar, dilerim; Bu dünya; hayâl, yalan!..              Ramazan Çetin     FAYDALI BİLGİLER   Namazın içindeki Farzlar (rükünleri): Namaza durunca yerine getirilecek beş farz vardır. Bu beş farzdan her birine (rükün) denir. Namazın içindeki farzlar şunlardır: 1- Kıyam: Namaza başlarken ve kılarken ayakta durmak demektir. Ayakta duramayan hasta, oturarak kılar. Oturarak kılamayan yatarak îmâ ile kılar. Sandalyede oturarak namaz kılmak câiz değildir. 2- Kıraat: Ağızla okumak manasına gelir. Namazda, Kur’ân-ı kerimden sûre veyâ âyet okumaktır. 3- Rükü’: Kıraatten sonra, elleri dize koyup eğilmektir. Rükûda, en az üç kerre (Sübhâne rabbiyel-azîm) denir. Doğrulurken (Semi’allahü limen hamideh) denir. Doğrulunca da, (Rabbenâ lekel-hamd) denir. 4- Secde: Rükûdan sonra yere kapanmak demektir. Secde, arka arkaya iki kerre elleri, alnı ve burnu yere koyup kapanmaktır. Her bir secdede en az üç kerre (Sübhane rabbiyel-a’lâ) denir. 5- Ka’de-i ahîre: Son rekâtta (Ettehıyyâtü)’yü okuyacak kadar oturmaktır. Buna (son oturuş) da denir.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.