Çamlıca Camii israf mıdır? -2-

A -
A +
“Şu ezanlar ki ilahi dinin temeli,Ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli” Müslümanlar günde beş defa mahallesinin camisinde, haftada bir Cami-i Kebir’de ve yılda bir imkânı olanlar Mescid-i Haram’da toplanarak tek vücut ve tek millet olduklarını gösterirler. Camiler ‘tevhid’in ve bu birliğin sembolleridir. Gerçi Türkiye’de Batı'nın kültür potasında erimiş, bu milletle hiçbir ortak değeri kalmamış bir kesimin cami düşmanlığı da bilinmeyen bir şey değildir. Lakin ilk defa camiye “israf” diyen "muhafazakâr" bir zihniyet ile karşı karşıyayız!.. Çamlıca Camii ile ilgili tartışmaları seyrederken insanın üzülmemesi mümkün değil. Üzülmenin de ötesinde âdeta kahroluyoruz. İstanbul İslam’ın kalbidir, hilafet merkezidir. Âlem-i İslam’ın başıdır. Tabiidir ki minareler ve kubbeler şehri olacaktır. Cami-i Kebirler Cuma Camileridir. Dinimiz cuma günleri şehirdeki bütün Müslümanların bir araya gelmesini emretmektedir. Mescitler, camiler Allahü teâlânın evidir. Camiler ülkenin tapusudur, mührüdür. Bu yüzden kaybettiğimiz vatan topraklarında kefere, ilk camilerimize saldırmakta, Türk-İslam medeniyetinin izlerini yok etmektedir. Kur’ân-ı kerimde mealen, "Allahü teâlânın mescitlerini, ancak Allahü teâlâya ve ahiret gününe iman eden, namaz kılan, zekâtı veren ve sadece Allahü teâlâdan korkan kimseler imar eder… (Tevbe 18) buyurulmaktadır. İsraf, malı dinimizin uygun görmediği yerlere harcamak demektir. Cami yapmak, ne zamandan beri israf oldu? Bu memlekette milyonlarca lira kumarhanelerde, gece âlemlerinde saçılırken kılı dahi kıpırdamayanların, camiye dil uzatması ne ile izah edilebilir?!. Öfkesini, kinini, hıncını almak isteyen ama doğrudan cami yapılmasını eleştiremediği için "bu kadar büyük camiye ne gerek vardı?" diyen bu zihniyete soruyoruz: Acaba nüfusun bugünden çok daha az, ulaşım imkânlarının çok daha kıt olduğu Fatih döneminde, Kanuni döneminde yapılan muhteşem camilere de “Bu kadar büyük camiye ne gerek var?” diyebilir miydi?!.                      İdris Cebeci     ŞİİR          Kelebek miyim?   Bir kelebek miyim ben? Ömrüm bir gün mü? Ooo yaşanamayacak kadar uzun bir ömür. Oysa... Ne de çok uğraşmışım ölmeye, Günlerce kıvranmışım minik koza içinde... Biliyorum, sonum acı. Ama ölmek de güzel! Eğer güzel olmasaydı ölür müydü Peygamber! Biliyorum bitecek sıcak güzel akşamlar, Kalmayacak ılık narin pembe güllü baharlar. Bitecek biliyorum... Katettiğim son duvar! Tırtıldım... Sürüne sürüne bana dar geldi yollar. En güzel yatağımdı beyaz dutlu yapraklar. Ohh sonunda, yırttım ilk kefeni çıktım kozadan Şimdi ölüme esir! Özgürüm bak! Kanatlarım kocaman... Ama dur! Ne olur... Uçayım biraz kanat çırpayım. Uçayım renk renk çiçeklere konayım... Uçayım biraz ne olur ölüm gelene kadar... Bırakın kanatlarımı çırpayım, çırpınayım Uçayım sevdaya kadar... Kanatlarım değsin bulutlara, Değsin tarlalarda buğday başaklarına... Çok az kaldı biliyorum ama ooo daha çok var... Uçarım bir günde uçabildiğim kadar... Uçarım bu aşkla, aşkı bulana kadar... Derler ki; kelebeğin ömrü bir günmüş... "Bir Gün" dedikleri meğer bir ömürmüş...                          Fatma Nur/İstanbul     PRATİK BİLGİLERPasta: Pasta yaparken içine konacak üzümlerin dibe çökmeleri istenmiyorsa, hamura katmadan önce tereyağına bulamak lazımdır. Pasta kalıbı: Pasta kalıpları paslanacaksa, yeni alınan kalıpları kullanmadan önce yıkayıp kurulamak ve sonra içini bolca yağlayıp, kızgın fırında yarım saat bırakmak lâzımdır. Paslanmayı önleyecektir. Un: Un fazlaca bekletildiği zaman böceklenir. Bunu önlemenin bir yolu vardır. Unun içine küçük bir kese kâğıdında tuz konur. İçinde tuz bulunan un böceklenmez. Yanık kokusu: Mutfaktaki yanık kokuları uzun süre kaybolmaz. Bundan bir an önce kurtulmanın yolu, ateşe birkaç damla sirke dökmektir.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.