Her şey bizde gizli -3-

A -
A +
Geçmişten günümüze eğitimle ilgili kısa ve özet önerilerden sonra kanaatimizi belirtmek istersek diyoruz ki:
“Biz eğitimdeki problemleri çözmek için Avrupa’da, Amerika’da çareler ararken, çocuklarımız gözümüzün önünde, parmaklarımızın arasından kayıp gitmekte; kaleminden başka hiçbir savunma aracı olmayan öğretmenler, görevleri başında öğrencisi tarafından katledilmektedir. Susuzluğumuzu gidermek için, tuzlu su içiyoruz. Ateş düştüğü yeri yakıyor. Hâlbuki çözüm öyle sanıldığı gibi uzaklarda değil. Çözüm çok yakınlarda. Çözüm kendi özümüzde, öz geçmişimizde. Hazinenin üzerinde oturduğumuzu anlamak için bütün dünyayı dolaşmaya gerek yoktur. Çözüm, Çanakkale’de kendisini öldürmeye gelen yaralı düşmanı canı pahasına kurtaran ruhta. Çözüm "Yüreğinde sevdası olmayanın, köpekten farkı yoktur’’ buyuran Mevlana’nın satırları arasında. “Beri gel tanışalım, yad isen bilişelim” diyen Koca Yunus’u tanımadan, Hayriye’si üç yüz yıl ahlak kitabı olarak okutulan Nabi’yi bilmeden, Anadolu’ya maya çalan Hacı Bektaş-ı Veli’nin, kalplere hayat veren nefeslerini ezberlemeden boşa kürek çektiğimizi ne zaman anlayacağız? Necip Fazıl Kısakürek’in “Bülbül kovuldu mu dil bahçesinden,/Gak gak, karga; vak vak, kurbağa gelir” mısralarının ruhuna ne zaman ereceğiz?
Elimizdeki asırlardan beri süzülüp gelen bir kültür hazinesi ab-ı hayatı terk edip elden ilaç uman zavallılara benziyoruz. Bizim yeni bir şey öğrenmeye değil hatırlamaya ihtiyacımız var, bunu bilmiyoruz.
İnsanı, eşrefi mahkûkât, yani yaratılmışların en şereflisi olarak bilen bir medeniyet zirvesinden insanı düşünen ve konuşan hayvan olarak gören zihniyetle nereye varmayı düşünüyoruz? Bizim midemizin ve beynimizin yanında, bir de ruhumuzun olduğunu, insanı hayvandan ayıran şeyin bu ruh olduğunu, ruhun gıdasının verilmeyince insanın "zombi"ye dönüşeceğini ne zaman anlayacağız!..
Hülasa, “Hak’tan ve Hak yolundan başka her ne düşünülse, hepsi perişanlık yoludur...”
               İdris İspiroğlu   
 
ŞİİR
 
                Bilene...
 
Deli gönül sabret gel isyan etme
Yokluğa şükrün payesi vardır
Verilen ömürden an ziyan etme
Aldığın nefesin sayısı vardır
 
Unutma ki yoktun bil yoktan geldin
Bir avuç topraktan vücudu buldun
Hayatı eğlence oyun mu bildin
Attığın adımın gayesi vardır
 
Soğan ekmek yesen dahi her öğün
Tez geçer kara gün sen hakka sığın
Aşılmaz sanılan her yüce dağın
Elbet geçit veren kayası vardır
 
Ercan sen dünyaya aldanıp kanma
Nefsine meyledip dününe yanma
Hakka varmak için yol uzak sanma
Görene Rabbinin ziyası vardır.
              Osman Ercan-Elâzığ
 
 
FAYDALI BİLGİLER
 
BAYRAMINIZ MÜBAREK OLSUN
Bayram gibi bir inanca bir geleneğe sahip olmamız çok büyük bir ayrıcalık. Bayramlar, millî ve dinî duyguların; inançların, örf ve âdetlerin sergilendiği toplumsal kabul görmüş çok özel günler. Bayramlar aynı zamanda kardeşlik duygularının en ileri dereceye çıktığı, gönüllerin alındığı ve dostlukların pekiştiği mübarek günlerdir. Bu günlerde dargınların barışmasının, dostların hâl hatırının sorulmasının, özellikle aile büyüklerinin hastaların ve yaşlıların ziyaret edilmesinin örf ve âdetlerimizden olduğuna dikkat çekmek istiyoruz. Büyüklerin küçükleri bayramda sevindirmesinin güzel bir gelenek olduğunu biliyoruz. Bu vesileyle, dargınlıkların giderildiği, büyüklerin ellerinin öpüldüğü, hastalarımızın ziyaret edildiği; gariplerin, yetimlerin kimsesizlerin gönüllerinin alındığı; sevgi saygı ve kardeşlik duygularının zirvede olduğu bir bayram dileğiyle bütün okuyucularımızın Ramazan Bayramı’nı tebrik ediyoruz...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.