Yazı üzerine bir deneme

A -
A +
Sadece yazmak istediğinde yazarsın. İçindeki o kıvılcımı harekete geçiren ilahî güç sana tüm yaşadıklarına ve yaşayacaklarına dair gücün kuvvetini verir. Sarsılırsın yeri gelir yalpalanırsın. Amansız duygular seni hiçliğe terk ederken alırsın kahveni, yudumlarken süzülür kelimeler... Seni en çok anlayan satırlara döktüğün yazılarındır. Hâlbuki insansın, yazdığın zaman yaşarsın. Karışıksın, anlaşılmaz bir boşluğun içindesin ama yaşarsın. Yaşamaya terk edilmiş âdemsin. Dünyaya sağlam bir kazıkla çakılmadığın zaman kaybedersin benliğini. Tuhaflaşırsın, kendini anlayamazsın, sabredersin, sabrın içinde sükûtun inletir yüreğini. Sanırlar ki iyisin. Sen hep iyi ol, iyi bilensin. Hayallerini taç yaptığın beynine işlersin. Ulaşamayınca sararırsın, dolanırsın, kendini ararsın, kendinden sıvışırsın. Sakinleşmeye vakit yok, vaktini salmışsındır dünyana... Demem o ki yazarsın kendini ararsın satır boşluğunda. Diyecek çok şeyin vardır dünyana, yapamadığını zannettiğin anlar seni hiçliğinde boğar ansızın gelen baş ağrısıydı zamana bıraktığın yalpalanman... Harcadığın şu ömür denilen hile seni içine hapsettikçe kaçman imkânsız hâle geldikçe varamazsın bir noktaya, ta ki inancın seni en tutsak yerinden tuttuğu zaman düşünmeye başlarsın yapabilmenin inancını. Hissizsin, kendi boşluğunda yuvarlanıyorsun nereye varacağını bilemeden yaşıyorsun zaman seni nereye alıp koyacak farkında değilsin kendi zannının faslıydı seninle konuşan iç hesaplaşmaların bitmez bu fasılla... Boğma, yaşa, içini ısıtan hedefinin hayaline hoş devam et yoluna. Sabır çok önemliydi bu vakit ama insan dayanamıyordu olamamaya sitem ve sinir o faslı benliğinin karşısına geçirerek hüzünlendiren bir vedaya dönüştü... Olsun, dedin her lahza çırpındı yüreğin, istemek duygusunu veren o ilahi güce en büyük sonsuzluğunu sardı. Hiç kimsesi yoktu onun dışında sadece “o” yaşamayı anlamlı koşan yürümeyi kolaylaştıran o inancın şevkiydi... Sızdırdık duygularımızı hıncahınç bu dünyaya hâlbuki ne bekliyorsun ki yaşamaya zamana hoş bir selamla bakmazsa. İşte o an sar yazını zamana...              Rabia Tortum       ŞİİR               Emeklilerin duası   Çıktık açık bütçeyle on yılda her hesaptan, On yılla on beş kilo et almışız kasaptan... Kendine doğru yontan, kaç keser çıktı saptan Varsın tanımasınlar, süslü çarşılar bizi, Her ay başı sokakta "dostlar karşılar bizi. Her gelen demet demet paralar verdi bize. Yazıyı ters çevirip, turalar verdi bize. Hastane kuyruğunda sıralar verdi bize... Varsın bazı kimseler az desin maaşımız, Fokur fokur kaynıyor tencerede aşımız... Çoğumuz rengi solmuş on binliği yırtıyor, Ay sonunda maaşın üçte biri artıyor, Zaten bakkalla manav, fazla fazla tartıyor, Şaşırdık, ne yaparız bunca bol parayı biz? Ne çabuk açtık böyle dünyayla arayı biz? Allah zeval vermeye, âbât olduk devletten, Baklavadan usandık, inanın bıktık etten... Sıkılır olduk gayri bu aşırı hürmetten. "Emekliyiz" deyince, akan sular duruyor, Başkan selâm veriyor, vali hatır soruyor... Çocuklar okudular, hepsinin bir işi var, Hanım altmış yaşında otuz iki dişi var... Turp gibiyiz, yine de birer "Sağlık Fişi" var. Bey gibi yaşıyoruz perimiz, süperimiz. Boşa gitmemiş emek, akan alın terimiz... Köyüm kasaba oldu, vilâyet oklu kazam. Enflasyon yüzde hiçken, maaşa yüzde yüz zam, Bizleri şımartmayın n'olur ey Sadr-ı Âzam... Gayrı demeçler verin, ziyafetler-yemekler... Helâl olsun sizlere verdiğimiz emekler.        Sadettin Kaplan (1992-İstanbul)       FAYDALI BİLGİLER   KASTAMONU: Karadeniz Bölgesinin şirin bir ili. Batı Karadeniz bölümünde Karadeniz, Sinop, Çorum, Çankırı ve Zonguldak illeri ile çevrilidir. 35°45’ ve 42°00’ kuzey enlemleri ile 32°43’ ve 34°37’ doğu boylamları arasında yer alır. Trafik numarası 37’dir. Kastamonu akarsu, dağ, orman ve deniz ilidir. Kuzey Anadolu’nun orta kısmındadır. Tosya’nın pirinci, Araç’ın keçisi ve Küre’nin piriti meşhurdur. Kastamonu çok eski çağlardan bu yana yerleşim merkezidir. On birinci asır başından itibaren devamlı Türklerin hâkimiyetinde bulunan Kastamonu’da Türk-İslâm kültürü hâkimdir. On birinci asır öncesi diğer kültürler tamamen unutulmuştur. Mahallî yemekleri: Kastamonu’nun başta gelen meşhur yemeği “kiren” denilen tarhana çorbasıdır. Osmanlı sarayının senelik tarhana çorbası ile hoşaflık erik ihtiyacı Kastamonu’dan gönderilirdi. Tarhana yapımında nane, dereotu ve fesleğen de kullanılır. Sacda yapılan etli ekmek, pastırmalı ekmek, çekme helvası, gözleme, katmer, büryan kebabı, bardak kebabı, kuskus pilavı, meyveli lokumu başlıca yemek ve tatlılarıdır. Kastamonu tabiî güzellikleri, tarihî eserleri ve orman varlığı yönünden zengindir. Tarihî eserlerin çoğu Osmanlı ve Selçuklu devrine aittir.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.